BU DÜNYADAN GEÇMİŞ BİR KİŞİNİN YAŞAMINDAN KESİTLER

Nurten Ağaçbiçer

Bugün ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu gündem konularından çıkarak farklı bir şey yapalım.  Geçmişte yaşamış, savunduğu öğretilerin günümüzle direk bağlantısı olan bir kişiden bahsedelim. Belki de hiç bilmediğimiz ve duymadığımız bir kişiden Abdülbaha Abbas’tan. Bilgi çağında yaşadığımız ve bilgeye çok kolay ulaşılan bir ortamda farklı bir gözle bakmayı deneyerek.

23-Mayıs-1844 yılında Tahran’da dünyaya geldi. İlahi kaynaklı yeni bir zuhurun bilgilerini getiren babasının yolundan yürüdü. Yeni bir medeniyet yaratma yolundaki öğretilerinin yaygınlaşması için hayatını adadı. Öğretilerinin en mükemmel uygulayıcısı olarak sevginin, adaletin, cömertliğin, bağışlamanın ve daha birçok erdemin temsilcisi oldu. 1921- yılının kasım ayında bu dünyaya veda etti.

Dokuz yaşından itibaren Osmanlı İmparatorluğunu sınırları içerisinde geçen zorlu ve mecburi hapis ve sürgün hayatı geçirdikten sonra yaşlı bir insan olarak serbest kaldı. Mahrumiyet yıllarında sağlığı zayıflamış olmasına rağmen O, Babasına vahyolunan bu yeni müjdeyi ilan etmek üzere bir dizi çok önemli seyahatlere girişti. 

1910-yılında üç yıl süren büyük yolculuklara çıktı. Avrupa’nın büyük şehirlerini, Mısır’ı ve Amerika’yı baştan başa dolaştı. Babası Bahaullah’ın öğretilerini, insan aleminin birliği ile genel barışın gereğini Üniversite ve kurumların toplantı salonlarında, Kilise ve Sinagoglardaki konuşmalarında açıkladı.

Abdülbaha seyahatleri boyunca, hayatın her kesiminden, sözlerini duymaya şevkle gelen kalabalık insan topluluklarını cezbetti. Herhangi resmi bir eğitim almamış olmasına rağmen O, öğütlerini almaya gelen düşünce önderleriyle, hükümet ve kilise ileri gelenleriyle kolaylıkla konuşuyordu; sıradan işçiyle, kenara itilmiş yoksulla veya politikacılarla samimi bir şekilde sohbet ediyordu. Doğuştan gelen bilgelikle donanmışlığı ile her kesimi etkisi altına alıyordu.

Konuşmalarının içeriği genişti. Toplumsal reform sahasında; kadınların hakları, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve aşırı milliyetçilik, savaşın ortadan kaldırılması, ülkeler arasında ortak güvenliğin ve barışın temeli gibi çok kapsamlı konuları ele aldı. Zamanın toplumsal adetlerine meydan okuyucu birçok demeçler verdi.

 Üzerinde durduğu ruhani temalar, asırlardan beri gelen sorulara cevapları kapsıyordu.

Tanrı’nın, ruhun veya sevginin doğası nedir?

İnsan ruhani nitelikleri nasıl elde edebilir?

Bunun gibi birçok konuları ele aldı. Dini gerçekliğin Allah tarafından insanlığa aşamalı bir şekilde, Hz. İsa, Hz, Muhammed ve Hz. Bahaullah gibi özel aracılar yoluyla nasıl vah yedildiğini gösterdi.

Bir yüzyılı aşkın süre önce yapılan bu konuşmaların, hala şu anki düşüncelerimize yapacağı önemli katkılar vardır. Bu konuşmalar, dünyamızı önyargılardan özgür, geçmişin felç edici çelişkilerinden kurtulmuş ve bütün halkları aynı insan ailesinin üyeleri olarak görecek şekilde, yeni ve daha doğru bir bakış açısını bize sunuyorlar.

En önemli vurgusu da kişinin başkalarının fikirlerine bağlı kalmayıp dini ve ruhani gerçeği kendisi araştırıp keşfetmesi üzerine olmuştur.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.