Doğum günü dediğiniz şey 1980’lerden sonra yıl, gün, ay ve hatta saat olarak net olarak bilinen bir şey.
1980’lerden önce ise çok az insan doğduğu günü yıl olarak, gün olarak, ay olarak bilir ama saat olarak bilenlerin sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır.
Bunun temelinde de eğitim ve kültür vardır!
Eğitim seviyemizde yaşanan değişimler bırakın insanların doğduğu yıl, gün ay, saat vs ayak izi, parmak izi, eni, boyu vs gibi özelikleri de kayıtlar altına alınarak devam ede durdu.
Bırakın doğduğun anı, doğmadığınız anların bile kayıtları olmaya başladı.
Daha dünyaya gelmeden hangi cinsiyetten olduğunuzdan tutun da, daha dünyaya gelmeden ne tür özelliklerle dünyaya geleceğiniz kadar.
Bırakın onu daha dünyaya gelmeden muhtemel doğum tarihinizin yıl olmasa da ay ve gün hesabıyla bile oynanır oldu.
Burç özelliklerini beğenmediğiniz bir ayda doğmak yerine, bir önceki veya bir sonrası burca denk gelecek şekilde doğumların planlandığı dahi gelen bilgiler arasında.
Bugün benim doğum günüm!
Bugünün benim doğum günüm olduğu doğru mudur?
İşte onu ben de bu yaşımda hale bilemiyorum.
Küçük yaşta babamı kaybettiğim için rahmetli anama başkalarının doğum günü kutlamalarına heveslenerek sormuşumdur, ‘Benim doğum günüm ne zaman?’ diye
Okuma yazması olmayan anamın doğumumla ilgili net hatırladığı tek şey, dışarda kar yağıyor olması.
Yani yazın olmadığı.
Doğduğum şehir olan, memleketim olan Sivas’ta ise o dönemde neredeyse 8 ay kış olur, 6 ayda sürekli kara yağardı.
Yani doğum günüm ay olarak 8 ile 6 ay gibi bir sürecin içinde.
Doğum yılım ise ayrı bir muamma.
Okul çağına geldiğimizi düşünen o dönem İzmir Valiliğinde hizmetli olarak çalışan teyzemin, ‘Bu çocuklara nüfus cüzdanı çıkartalım, okul çağları geldi’ diyene kadar nüfus cüzdanımız dahi yokmuş.
Sadece adımız belli, soyadımız belli.
Sadece babamızın Sarı Mustafa olduğu, anamızın İnekli Saliha olduğu belli.
Yani bilinmeyen tarihlerle, bilindik bir şekilde, mahallenin eğitimsiz ebesi olarak bilinen Hatice Nine’nin refakatiyle bir odada dünyaya geldiğimiz net.
Doğduk, büyüdük ve gazeteci olduk diyesim var ama hayatın o kısmına da öyle değil.
İlkokul çağlarında sanayide bıçakçının yanında, karpuz satıcısının yanında çıraklık yaptım.
Lise çağlarında çay ocağında çalıştım, inşaatta, markette, kuyumcuda, mezarcının yanında çalıştım, düğünlerde elimde defle alaturacılık, otoparkta gece bekçiliği yaptım, üniversiteyi kazandım ve okurken gazetecilik işine girip SGK’ya ilk defa kayıtlı Türkiye Cumhuriyeti çalışanı vatandaşı oldum.
Bugün hem sürekli basın kartı sahibiyim, hem emekli gazeteciyim, hem de bugün sizlere yazılarımı ve Türkiye, İzmir gündemli haberleri dijital ortamda başarılı şekilde sunan Medya Ege Yayın Gurubu’nda Genel Yayın Yönetmeniyim.
Bugünü doğum günüm!
Doğru mudur, değil midir orasına benim gibi kafanızı yormayım!
Kabul edin, iyi dileklerinizi gönderin yeterli.
Herkese sağlık içinde, sevdikleriyle mutluluk diliyorum!