Üniversite kapısından içeri girene kadar siyaseti hep uzaktan takip ettim.
Ne zaman üniversite yerleşkesinde, benim gibi gençlerin siyasetin içine bir şekilde çekilmelerini görünce, kendimi bir yerlere çektirmek yerine, düşünerek, taşınarak siyasetin hangi tarafında olduğumu belirlemeye çalıştım.
O zamana kadar ne mi yaptım?
Sadece güldüm, eğlendim ve geçtim!
Siyaseten ilk oyumu da dönemin Başbakanı Turgut Özal’a vermiştim.
Oyumu verdiğimden emindim de, oyumu verdiğim kişiyle ilgili yapılan fütursuzca eleştirileri, karikatürleri bu yüzden kabul edemiyordum.
Aklına, projelerine ve düşüncelerine inanarak oy verdiğim insanın, akıllıca, proje dâhilinde, düşüncelerini değiştirilerek yansıtılmasını çok acımasızca geliyordu.
Hiç unutmam, o zamanlar Türkiye’de tek televizyon kanalı var TRT. Orada siyasetçiler seçim öncesi projelerini konuşmak üzere toplanmışlardı. Kim yönetiyordu programı bilmiyorum ama her siyasi partinin liderine belirli dakika konuşma süresi veriliyor ve konu başlığı üzerinden siyasi lider, kendisinin ve partisinin düşüncelerini, projelerini anlatıyordu.
Bir ara merhum Başbakan Turgut Özal, İstanbul’daki eski adıyla Boğaziçi köprüsünü satmayı düşündüklerini, geliriyle başka şeyler yapmayı düşündüklerini derin derin anlatıyordu.
Sonradan muhalefet lideri olacak olan Necdet Calp’da sözünü kesip kesip, ‘Satamazsınız beyefendi sattırmayız’ diye karşı çıkıyordu.
Turgut Özal, ‘Satarız efendim, ülkenin geleceği için satar, başka şeyler yaparız’ diye karşı çıkışa, karşı çıkıyordu.
O an aklımda Turgut Özal’ı düşündüm, aynı şeyleri düşünüp düşünmediğimi sorguladım. Ülkenin köprüsünü satmak, mantıksız geldi. Bugün köprüyü satan, yarın kim bilir neleri satar diye de kara kara düşünmeye başladım.
Yıl 1983.
Yıl 2021 oldu ve bugünün Türkiye’sinde, yap, işlet, devret modeliyle neler yapılıyor neler.
Bugünün Türkiye’sinde yabancı sermaye gelsin, yatırım yapsın diye ne imkânlar sağlanıyor, ne imkânlar.
Meğer 1983 yılında satılan karşı çıkanların dediği gibi köprü değilmiş, köprünün geliriymiş.
Aradan kaç yıl geçti 38 yıl.
Boğaziçi Köprüsü, adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değişerek aynı yerinde duruyor.
Yani ‘Bu köprü benim. Satın aldım, kimse de geçemez’ diyen hala yok.
O köprüden, o köprünün gelirinin satışından gelenle ise neler yapıldı kim bilir.
Turgut Özal’ın serbest piyasa ekonomisi politikasını ise hiç anlatmaya gerek yok.
Bugün ki Türkiye’nin ekonomik gelişiminden bunu anlamamak mümkün değil zaten.
Her lider bir gün, her canlı gibi ölüp, gidiyor bu dünyadan.
Ama her lider Turgut Özal gibi, ölümünden sonra bile siyasete, ekonomiye, kültüre ve sosyal yaşantıya gelişen ve değişen etkiler yaparak, bırakarak kalmıyor.
Rahmetle!