Bunda bu kadar kırılacak bir şey yok, abartıyorsun
Kitap tercihleri kişiseldir tıpkı film tercihleri gibi. Pek çok kategori mevcuttur ve kişi ilgi alanına giren kitapları tercih etme eğilimi gösterir. Kendini aşmış olarak nitelendirebileceğim bazı okurlar da nitelikli, özgün ve derin olması koşuluyla her kategoriden kitabı okurlar.
Ben fantastik kitapları, yeraltı edebiyatını pek tercih etmem mesela kitap okuyacağımda. Onun yerine edebi romanları, psikolojik alt yapısı olan eserleri, direk psikoloji kaynak kitaplarını, çocuk gelişimi kategorisi kitaplarını, doğrudan çocuk edebiyatı örneklerini ve toplumsal ve sosyal konuları ele alan sosyolojik kaynaklarla denemeleri tercih ederim daha fazla. Dolayısı ile hem okuduklarım hem de önerdiklerim bu bağlamdaki eserlerdir genellikle.
Bugün sizlere bana göre kategori dışı (sadece psikoloji desem haksızlık, sadece çocuk gelişimi desem değil toplumsal, hukuksal alt yapısı olan) bir kitap önereceğim. Ve bu kitabı her ne tür kitabı seviyor olursanız olun ve hangi yaşta bulunursanız bulunun okumanızı salık vereceğim. Aşağıda alıntılarına yer verdiğim bu eser gerçek anlamda kıymetli bir değer olan Nihan Kaya’nın bence birbirinden önde tutulması mümkün olan pek çok eserinden en özeli, en önemlisi, en okunması ve okutulması gerekeni. Neden mi? Çünkü çocuklara, bireylerin içindeki çocuğa haklarını öğretiyor. Hani hep kendimizi suçlu, değersiz, yetersiz hissetme halimiz var ya, işte o yetersizliğin sebebini anlamamızı sağlıyor. Daha da önemlisi yetiştirdiğimiz çocuklara bilincinde olmadan ve belki de iyilik yaptığımızı sanarak ne çok zarar verdiğimizi anlatıyor BÜTÜN ÇOCUKLAR İYİDİR. Her ne yapmış, her ne yaşamış olursanız olun unutmayın ki sizin içinizde de artık size ses vermese de bir çocuk var.
“Bütün Çocuklar İyidir”i her yaştan herkese yazdığını söylemiş yazar ve gerçekten de hepimize ve gelecek nesillere yazmış. İçinde taciz ve istismar başlıklarına özellikle yer vermiş ve aslında biz ebeveynlerin hiç farkında olmadan ne denli istismarcı olup bunu da çocuk lehine yaptığımızı iddia ettiğimizi hissettirmiş.
Kızım Sudelina kendisini bu kadar iyi ifade edebilen ve duygularına rehber olan başka bir kaynağa daha önce rastlamadığını ifade etti ona bölümleri sesli okuduğumda. Sudelina 8 yaşında ve şimdi hem duygularını daha iyi tanıyıp ifade ediyor hem de kendisini daha iyi koruyabileceğinin sinyallerini veriyor bu kitabı okuduktan sonra.
Hepimizin bildiği şey şu ki ebeveynlik bir yürek ağrısı… Ebeveynlik zor. O halde daha da zor hale getirmemek adına bu kitabı okumalıyız toplumca.
Kitap arka kapak yazısı ve tanıtım bülteni şöyle:
“Bu kitap, hem çocuklar hem yetişkinler için yazıldı. İster çocuk olalım ister yetişkin, hepimizin içinde anne, baba, çocuk var ve sıkıntılarımızın tamamı, içimizdeki anne-babanın içimizdeki çocuğu ezmesinden kaynaklanıyor. Bunu düzeltebilmenin tek yolu, çocuklara dair önyargılarımızı değiştirmek. Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur ile başlayan üçlemenin sonuncu kitabı. Kötü çocuk yoktur. Bir çocuk bizim “kötü” dediğimiz bir davranış sergiliyorsa eğer, bu, ona yanlış davranıldığı içindir. “Kötü” denilen davranışlar, aslında çocuğun yardım çağrısıdır.
Bütün çocuklar iyidir. İçimizdeki çocuk da iyi. Çocuğun iyi olduğunu anlayabilirsek, biz de ona daha iyi anne-babalık edebiliriz. Böylece, çocuğun “kötü”, “yanlış”, “sorunlu” gibi tabirlerle anılan davranış biçimlerine ihtiyacı kalmaz.
İçimizdeki çocuk anlaşılmayı, yardım çağrısının duyulmasını bekliyor. Onu duyabilmeyi öğrenebildiğimizde kendimize doğru anne-babalık etmesini de öğreneceğiz ve o zaman kendiliğinden sorunlarını çözen, haklarını savunabilen bir insana dönüşeceğiz.”
Kitaptan anlamlı alıntılar:
“Bir çocuğa "Bu, aramızda sır. İkimiz dışında hiç kimse bunu bilmeyecek, bunu sakın kimseye söyleme, " gibi cümleler kurmak istismardır.”
"Bunda bu kadar kırılacak bir şey yok, abartıyorsun." gibi cümlelerle konuşurlar. Bu gibi cümleler, istismardır. Bizimle böyle konuşan biri, hislerimize saygı duymadığı gibi hislerimizin şiddetine de saygı duymuyordur.”
“Bir masada, oradaki herkesle eşit şekilde " Ben şu konuda bana yanlış davrandığınızı düşünüyorum." diyemiyor, başkalarıyla onların bize davranış şekilleriyle konuşamıyorsak, hatta bu davranış biçimlerini sorgulamamıza izin verilmiyorsa, orada bir istismar vardır.
“Sıkıntılarımızın her biri, içimizdeki anne ve babanın içimizdeki çocuğa karşı cephe almasından, onu ezmesinden kaynaklanıyor.”
“Herhangi bir şeyi düşünebilir ve bunu istediğim gibi ifade edebilirim. Bu fikrim üzerine başkalarıyla tartışabilirim. Fikrimde bir hata olduğunu anlarsam eğer, fikrimi değiştirmekte özgürüm. Ama kimsenin düşüncemle alay etme, onu aşağılama hakkı yoktur.”
“Anne, baba ve çocuklar, ortak bir aile hayatı yaşasalar da, bir yandan birbirlerinden ayrı bir hayatı yaşıyorlar. Evdeki her bireyin ayrı bir hayatı olduğunu görmek ve kabul etmek, bu gerçeğe saygı göstermek, ortak aile hayatını daha güçlü kılıyor.”
"Şunun şöyle olması gerekiyor. Yoksa çok kötü olur!" düşüncesini aklımızdan çıkarırsak, yapılacak şeyi daha kolay yaparız.”
“Eğer biri bizi eleştiriyorsa ama biz onu eleştiremiyorsak, eğer biri bize öfkeleniyorsa ama bizim ona öfkelenmemize izin verilmiyorsa, orada itaat vardır. İtaat, saygının aksine, sağlıksız bir durumdur. Saygı, karşımızdaki kişinin istediğini hissetme, istediğini sevme ve sevmeme, dilediğini düşünme ve düşünmeme hakkına saygı duymayı içerir.”
“Bedenimde var olan ya da olmayan herhangi bir durum beni rahatsız ediyorsa eğer, bana hatalı şekilde davranmış ve hatalı düşünceler aşılamış birileri vardır.”
“Birbirimizin farklılıklarına ne kadar saygı duyarsak o kadar "iyi aile" oluruz. Ne kadar ayrıysak o kadar iyi birleşiriz.”
“"Muhakkak uyumalıyım. Yoksa sabah çok kötü olacak," dersem, bir türlü uykuya dalamıyorum. "Aman canım, uyuyamazsam da uykusuz giderim gideceğim yere. Dünyanın sonu değil ya!" diye düşünürsem, çok daha kolay uyuyorum.”
“Bir başkası benimle "Annen seni dokuz ay karnında taşıdı, annen seni emzirdi, annenin sütünü ona borçlusun," gibi cümlelerle konuşabilir. Ben hiç kimseye borçlu doğmadım. Ama annemle babam bana borçlular. Sofralarındaki yemeği benimle paylaşmak zorundalar.”
“Bir insan kendisini bir başka insanın yanında ondan daha güçsüz, çaresiz, daha az hak sahibi hissediyorsa, bu, orada bir sorun olduğunun kanıtı.”
"Eğer çocuğun anne-babasının seveceği şeyleri seveceği, onların isteyeceğini şeyleri isteyeceği, onların düşündüğü şeyleri düşüneceği gibi bir beklentisi varsa, bu kişi, çocuğun anne-babasından ayrı bir insan olduğu gerçeğini göremiyordur.”
“Biri bize bir top atıyor diye, o topu tutmak zorunda değiliz.”
“Kendi hislerinden rahatsız olmayan kimse, bir başkasının hissinden de rahatsız olmaz.”
“Eğer ben üzülüyor, öfkeleniyor, korkuyor, herhangi bir şeyden rahatsız ya da şikayetçi oluyorsam ve bu hissimi ifade etme hakkıma saygı duyulmuyorsa, orada bir sorun vardır. Çünkü hislerim, bana kendimle ilgili bir şeyleri söylemek için oradadırlar. Hislerimi tanımazsam kendimi de tanıyamam. Hislerimi tanımazsam, içimdeki çocuğun konuşmasını engellemiş olurum.”
“... fikirlerim, onlara sahip olduğum süre boyunca, yanlış değillerdir. Fikirlerimin yanlış olduğuna karar verdiğimde onları zaten değiştiririm.”
“Dünyada kaç çocuk varsa o sayıda beceri vardır. Zekam ve yeteneklerim bana özeldir. Ölçülemez ve bir başkasıyla kıyaslanamaz.”
“Eğer yapılan şeyin hata olduğunu anlarsak bu hata bize zarar veremez”
“Fiziksel taciz ve duygusal taciz arasında da net bir fark yok. Biri bana benim istemediğim şekilde dokunuyorsa, bu, fiziksel tacizdir. Biri, bakışlarıyla, sözleriyle, davranışlarıyla beni üzüyor, duygularımı incitiyorsa, buna da duygusal taciz diyebiliriz.”