Dostluk, erdemlerin en yücesi olarak kayalık bir dağ yolunda konaklamakta.
Açıkçası ne olup bittiği konusunda habersiz dürüstlük, bir çay eşliğinde dostluğu ağırlamaktaymış.
Dağ başında kekik toplamakla meşgul cömertlik, olduğu gibi desteleri tam ortaya bırakmakta.
Uzaklarda sevinç içinde ufku seyreden sevgi, sanki uçmaktaymış.
Elleri nasır tutmuş sabır, dört gözle diktiği meşenin bir fidan olmasını beklemekte.
Kardeşlik, iki yönlü bir köprü olmuş karıncanın suya düşmeden karşıya geçmesini sağlamaktaymış.
İyilik, bir cennet sofrası kurmuş kırlangıçları ağırlamakta.
Nezaket, olur olmaz yerde patavatsızlık yapan gelinciğe laf anlatmaktaymış.
Marifet, kuru ağaç dallarından bir serçeye yuva yapmakta.
Basiret, çakalın geliş yönüne dikkat kesilip pusu atmaktaymış.
Cesaret, güvercinleri kapmak isteyen akbabaları kovalamakta.
Dirayet, kendi yaralarını unutmuş yavru ceylanı sarıp sarmalamaktaymış.
Fazilet, çorba dağıtılırken kendisini en son sıraya atmakta.
Güven, tüm dağın emniyetini kuşatmaktaymış.
Hakikat, bir güneş gibi dağ yolunu aydınlatmakta.
İlim, yola döşenecek taşları tek tek sıralamaktaymış.
Kelam, tüm sözleri insanca yazıya dökmekte.
Letafet, tüm şirinliği ile dağı gülümsetmekteymiş.
Onur, dağın başında ambarı farelerden korumakta.
Özlem, uçan kuşlara el sallamaktaymış.
Sevgi, tüm alanı kuşatmış dağı ışıklandırmakta.
Şenlik, bütün çiçeklere ve kuşlara su sağlamaktaymış.
Tutku, dağa gönülden bağ bağlamakta.
Umut, tekeden süt çıkartmaktaymış.
Ümit, karanlık yollara güneş toplamakta.
Vakar, asil duyguları ile uzaklara el sallamaktaymış.
Yeterlilik, dağda her çiçekten bir polen almakta.
Zerafet, adalet gelecek diye sofra hazırlamaktaymış.
Adalet, gelmiş , meclis tamamlanmış, tüm canlılar mutlulukta.
Kötülük, sur gibi korunan dağa hiçbir yerden giremediği için çılgınca bağırmaktaymış.