Cahillik başka şey küstahlîk ise bambaşka. Biz hekimlerin cahile sonsuz saygı ve toleransımız vardır hasta olarak da vatandaş olarak da başımızın tacıdır.Üşenmez onlara gerekirse oturur alfabeyi öğretiriz okuma yazmayı öğretiriz. Cahil bilmez ama saygısında kusur etmez, samimidir lafı dolandırmaz; dobra dobra sorar anlatirsın dinler, verdiğin tedaviyi harfiyen uygular. Bizim derdimiz cahillerle değil, normal hastalarla zaten hiç değil... Bizim derdimiz sadece küstahlarla. Cahil, doktorun yanına girerken kaymakamın yanına girer gibi kapıyı çalıp önünü ilikleyip girer.Çünkü doktor demek onun için devlet demektir. Küstah ise içeride hasta varken kapıyı açar ve kafasını içeri uzatıp "Ne o doktor bi saattir ameliyat mı yapıyorsun içeride?" diyerek taciz eder.Küstah seni tuvalete bile yollamaz, kalp krizi vakasına müdahale etmek istediğinde kolundan yakalayıp "Doktor önce ben geldim sıra bende" diyerek acildeki triyajı kendi yapmaya kalkar. Küstahın ağzından sakız, dilinden küfür eksik olmaz. Kendi ihmali yüzünden üzerine demir kapı düşürdüğü her tarafı ezilmiş çocuğunu acile getirdiğinde bile küstahça gözünün içine bakıp; "Ne olur doktor çocuğumu kurtar" demek yerine sanki suçlusu senmişsin gibi bağıra çağıra "Çocuğum ölürse senin yedi sülaleni yaşatmam bak doktor ona göre haa" deyip bütün konsantrasyonunu ve motivasyonunu bozar. Küstaha şikayetini sorarsın; "Doktor değil misin onu da sen bilecen" der işbirliğine yanaşmaz. Küstah gelir sahte rapor ister; dayısının, amcasının üzerine ilaç yazdırtmak ister. Küstah isteklerini yerine getirmediginde doktora şiddet uygular; hatta çeker silahı vurur öldürür. Asker, polis görev başında ölürse şehit olur ama küstahın biri laf olsun diye doktor öldürürse doktor sadece mevta olur, ailesi aç kalır açıkta kalır. En fazla çalıştığı yere doktorun ismini verirler belki, o kadar. O yüzden benim lafım kesinlikle cahil hastalara değil, küstah hastalara...
Lafım şu ki; bankada sıra beklerken gösterdiğin sabrın onda birini poliklinik sırası beklerken de göstersen, kıyma almaya manava gitmediğin gibi ayak mantarının tedavisi için de acil servise gitmesen, babanın tarlasını baban notere gidip vekalet vermeden tapu müdürüne rica ederek satamayacağını bildigin gibi doktorun da anneni görüp muayene etmeden onun ilacını gıyabında yazamayacağını idrak etsen, aracını muayene ettirmeden vize alamayacağını bildiğin gibi çocuğunu muayene ettirmeden spora katılım için sağlık raporu alamayacağını kabul etsen, sabıka kaydın varken savcıyı tehdit edip işe girmek için temiz adli sicil kağıdı alamayacağını bildiğin gibi memleketindeki düğüne gitmek için doktoru tehdit edip istirahat raporu alamayacağını da bilsen; kendi her türlü sosyal ve mesleki hakkını savunurken doktorların da en azindan beş dakika tuvalete gitme ihtiyaclarının olabileceğine kanaat getirsen; kendi ilacını dayıoglunun üstüne yazdırtamadın diye bir anlık sinirle öldüreceğin o doktora yarın çocuğun ateşlendiğinde de ihtiyaç duyacağıni aklından çıkartmasan inan hayat iki taraf için de çok daha yaşanılır olur...
Dr.Taner Akman
@drtanerakman
www.facebook.com/drtanerakman