Yangını izliyorum. Çünkü tek yapabildiğim bu.
Deniz kenarındayım. Yangın da dağların ardında.
Tepemden helikopter uçarak denize alçalıyor, ucundaki aparat denize dalıyor, geri dönüp dağlara yöneliyor. Bu git gel, tüm gün boyunca sürüyor. Gözlerimin önünde. Yani kulaktan dolma, sağdan soldan duyum değil.
Taşıma suyla yangın söndürme.
Söner mi?
Sönmez, sönmedi de zaten.
Gözlerim tüm gün boyunca havada dolaştı. Helikopter değil de , uçak aradım. Uçan bir uçak görmedim. Evim denizle yangının olduğu dağların arasında bir yerde. Dolayısıyla her şey gözlerimin önünde oldu. Bir uçak görmüş olsaydım mutlaka hatırlardım. Görmedim.
Yangınların biri bitmeden diğeri başlarken hepimiz gökyüzüne bir umut baktık. O uçak gelmedi.
Helikopterler git gel yaparak günü tamamladı. Akşam hava kararınca hepsi havadan çekildi. Çünkü gece görüşleri yok ve uçuş riskliymiş.
Böylece gece boyunca yangınlar yandı, çok canlar kül oldu.
Yangın helikopteri tek seferde 2,5 ton su alırken, yangın uçağı minimum 12 ton su alıyor. Yani on kez git gel yapana kadar tek seferde azalacak alevi düşünün.
Standardın bir üzerine çıkarsak, Global Supertanker Boeing 747 hava itfaiye uçağı var.
Eski bir havacı olarak size uçağın özelliklerinden bahsedeyim.
Seyahatler için bindiğiniz uçak büyüklüğünde.
Tek seferde 74 ton su taşıyabiliyor. Basınçlı su sistemine sahip.
250 km hızla uçup, suyu 5 km uzunluğunda bir alana boşaltabiliyor.
Uzay aracı gibi mi geldi size?
Bir yangının söndürülmesi için çok mu gereksiz sizce?
2024 yılında bunları konuşmamalıyız. Çünkü teknoloji bu gibi tartışmalara gerek duyulmayacak kadar ilerledi.
Bu teknolojiyi ve gücümüzü düşününce, gözlerim göklerde uçak aradı durdu. O uçak geçmedi.
Yangın da sönmedi.
Çok can kaybı var. Ağaçlar öldü bir defa.
Ve sayılamayacak kadar çok, kuş, tavşan, sincap, domuz, porsuk, yılan, kedi, köpek, böcek.
Her bir canlının dünya için gerekliliğini düşünürsek, zararımız karşılanamaz derecede büyük.