AK Parti İzmir 1. Bölge Milletvekili Adayı Ceyda Bölünmez Çankırı, İzmir Ticaret Borsasında açıklamalarda bulundu.
Milletvekili Adayı Çankırı şunları dile getirdi:
Bugün burada “Topraktan Tabağa” projemizi sizlerle paylaşıyor olmaktan son derece mutluyum. Biz bu projeye başlarken en değerli hazinemiz toprağı doğru işlemeyi, uygun tohum ile buluşturup doğanın bize sunduğu nimetleri en iyi şekilde değerlendirmeyi hedefledik. Topraktan gelen berekete girişimci kadınlarımızı ortak etmek ve kadın istihdamını artırmak için yola çıktık.
Mardin Milletvekilliğim süresince bu projede ciddi mesafe kaydettik ve takdir topladık. Şimdi ülkemize hizmet yolunda üzerimize düşen görevi sürdürmek amacıyla İzmir’den aday oldum.
İzmirlilerin vekili olarak elbette her alanda hizmet etmek için çalışıyoruz. Ancak bir anne, bir kadın siyasetçi, bir iş kadını olmam sebebiyle toplumun yapı taşı, geleceğimizin mimarı, yoktan var eden kadınlarımız doğal olarak önceliğim oluyor.
İlk olarak sizlere İzmir’e verilen tarımsal destek ile ilgili kısa bilgi vermek istiyorum:
İzmir’e verilen tarımsal destek ödemelerini 15 yılda 8,8 kat artırdık. Havza bazlı üretime dayalı destekleme modeline geçtik. Her havzada en uygun ve en iyi yetişen ürünleri tespit ettik.
“Mazotun yarısı bizden” dedik ve mazot maliyetinin %50’si üreticiye destek olarak ödeniyor. “Gübreye %40 devlet desteği dedik, havzasında desteklenen ürünleri yetiştiren çiftçilerimizin gübre maliyetlerinin %40’ını karşılıyoruz.
Kırsal kalkınma hamlesini başlattık genç çiftçilere 30 bin TL hibe sağlıyoruz. İzmir’e son 11 yılda 156,2 milyon TL hibe desteği verdik. Bu hibelerle 337 yeni tarımsal sanayi tesisi kuruldu, 3.847 kişiye istihdam sağlandı. Gençlere 30 bin TL hibe desteği 2016 yılında uygulamaya geçti. İzmir’de 2016-2017 yıllarında 371 genç girişimciye 11,1 milyon TL hibe sağladık.
AK Parti iktidarı görev bildiği bu yatırımları halka hizmet için bir araç olarak görmektedir. Her alanda hizmet, her alanda halkımızın yüzünü güldürmek bizim hareket noktamız ve nihai hedefimizdir. Buradan hareketle oluşturduğumuz “Topraktan Tabağa” projemizi İzmir’de girişimci kadınların lehine olacak şekilde uygulamaya koymayı planlıyoruz. Başta da belirttiğim gibi bizim önceliklerimiz arasında kadın istihdamını artırmak ve üreten kadınlarımıza ürettiklerini katma değere dönüştürecek fırsatlar sunmak var.
Güzel İzmir’imizin fedakar, cefakar kadınlarının omuzlarındaki yükü azaltmak, emeği ekmeğe dönüştürecek gücü onlara vermek bizim için kutsal bir görevdir. Kadın kendisi narin yüreği güçlü bir varlıktır. İzmirli kadınlar özgüvenin, özgür ruhun timsali haline gelmiştir.
Yeri geldiğinde yuvasını yapan dişi kuş, yeri geldiğinde geleceğini yetiştiren bir anne, yeri geldiğinde dimdik duruşu ile güçlü bir işkadını, yeri geldiğinde toprağı berekete dönüştüren bir üreticidir.
Evet, kadın bir üreticidir, her daim üretir. Hem bir kadın, hem bir siyasetçi olarak üreten kadını desteklemek, kadının her alanda etkinliğini artırmak, karar alma mekanizmalarında daha fazla yer almalarını sağlamak, kadın istihdamını ve girişimci sayısını artırmak bizim görevimizdir.
AK Parti olarak iktidarlarımız döneminde kadınlarımıza hak ettikleri değeri verdik ve ülkemizin gelişme sürecinde rollerini güçlendirdik. Kadınlarımıza yönelik birçok reformu bu dönemde gerçekleştirdik. Anayasa’da kadınlara yönelik “Pozitif Ayrımcılık” ilkesini getirdik. Kadınlarımızın siyasette daha güçlü temsil edilmesini sağladık. 2002 yılında 24 olan parlamentodaki kadın sayısı, Kasım 2015 seçimleriyle 81’e yükselmiştir.
TBMM bünyesinde Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kurulmasına öncülük ettik. Bu komisyonu etkili bir şekilde çalıştırmaktayız.
Ben de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu Gazi Meclisimizin Cumhuriyet tarihindeki ilk kadın idari amiri olma onurunu AK Parti sayesinde yaşadım. Bir ilk olması sebebiyle onur duyduğum bu görevi halen yürütmekteyim.
Devam edecek olursak, kadınlarımız yerel yönetimlerde de daha fazla söz sahibi oldu. 2009 yılında yüzde 0,9 olan kadın belediye başkanı oranı, üçe katlanarak 2014 yılında yüzde 2,7 ’ye ulaştı. Yerel seçimlerde kadın belediye meclis üyesi oranı 2009’ da yüzde 4,5 iken, 2014’de yüzde 10,7 ’ye yükseldi.
İlk, orta ve yükseköğretimde okullaşma oranlarında kız çocuklarımızı önceleyen kampanyalarla önemli artışlar gerçekleştirdik
Kız öğrencilerimizin okullaşma oranlarını artırarak, erkek öğrencilerimizin okullaşma oranlarıyla eşit seviyeye getirdik.
Kadınlarımızın eğitimine yönelik pek çok proje ve kampanyayı hayata geçirdik. “Haydi Kızlar Okula” ve “Ana Kız Okuldayız” kampanyaları ile binlerce kadınımızın okuma yazma öğrenmesini sağladık.
Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin himayelerinde başlatılan “Okuma – Yazma Seferberliği” ile son bir aylık süreçte, kurslara başvuranların sayısı 300 bini geçmiştir. Hedefimiz, 2.5 milyon vatandaşımızın tümünün, süreç içinde bu seferberliğe katılması, ülkemizde okuma-yazma bilmeyen kimsenin kalmamasıdır.
Kadın istihdamını güçlü ve çeşitli teşvik mekanizmaları ile destekledik. Kadınların istihdamını teşvik amacıyla işveren sigorta prim payını belirli oranlarda karşıladık.
Kadın istihdamı alanında izlediğimiz politikalar ve yürüttüğümüz projeler sayesinde; kadınlarımızın işgücüne katılım oranı, 2002 yılındaki yüzde 27,9 seviyesinden, 2017 yılında yüzde 33,6’ya yükselmiştir.
Tüm bu hayata geçirdiğimiz politikalarla kadınlarımıza partimizin verdiği önemi desteklemek ve güçlendirmek için yerel bazda projeler üretiyoruz.
Topraktan tabağa işte bu niyetlerle düşünülmüş uygulamaya konmuş ve başarılı olmuş bir proje olma özelliği taşımaktadır.
Köyden kente göç ve hızlı sanayileşme, tarımsal faaliyetlerimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Genç nüfusun tarımdan uzaklaşması, ata tohumu kültürünün aktarılması imkânını ortadan kaldırmıştır.
Tüm dünyada tarımsal faaliyetler doğallıktan uzaklaşmakta, hemen her şey sunileşmektedir. Tarımsal çeşitlilik her yerde kaybolmaktadır. Doğal ve temiz gıda arayışı had safhadadır. Dünyada nüfusun çoğalmasıyla, tarımsal verimlilik kimyasallarla etkin hale getirilmeye çalışılmıştır. Ancak bu sorun; bio-çeşitliliğimizi ve toprağımızı yitirmemize sebep olmaktadır.
ata tohum bize birçok açıdan avantaj sağlar. Farklı iklim yapılarına dayanıklıdır. Değişen çevre şartlarına uyum yetenekleri fazladır. Lezzeti daha üstündür. Organik tarım üretiminde daha avantajlıdır. Sebzemizin, meyvemizin tadıdır. Unuttuğumuz lezzetlerin gizli hazinesidir.
Tek tip ticari tohuma mecbur kalmak, gıdada bağımlılığı ve açlığı beraberinde getirebilir.
Anadolu çiftçisinin yüzyıllardır ambarında saklayıp, ertesi yıl toprakla buluşturduğu atalık tohumlarımız maalesef tehdit altında. Küçük çiftçiler piyasa şartlarının uygun olmaması nedeniyle bu çeşitleri terk ediyor.
Eğer Tohumlarımızı korursak, toprağımızı da koruruz.
Mardin’de kurduğumuz Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve yürütmekte olduğumuz 6 proje ile biz hedeflerimizi başarıyla gerçekleştirmeye üzerine yeni hedefler koymaya devam ediyoruz.
Gezdiğimiz her köy, bizimle farklı bir yaşam ve farklı bir hikaye paylaşıyor. Yerel tohum bulma esnasındaki saha çalışmalarımızda, köy kahvelerindeki yerel çiftçilerle tanışıyor, sohbet ediyor ve onlardan bir avuç tohum alarak geleceğe miras bırakmak için ekiyor, büyütüyor, çoğaltıyor ve paylaşıyoruz.
Bu proje aynı zamanda kadınlarımızın sürdürülebilir iş imkânlarına kavuşması adına son derece önemli bir adımdır. Bu süreçte kadınlarımıza eğitim almanın yanı sıra sosyalleşerek, toplumsal hayata aktif biçimde katılma ve kendilerini geliştirme imkânı da sunmaktayız.
Toprağımız için, evlatlarımız ve gelecek nesiller için adanmışlığa ihtiyacımız var. Anadolu toprakları eşsiz bir kıymete, berekete ve şifa verici özelliğe sahip. Bu toprakların, kadın çiftçilerimizin özverili elleriyle işlenmesi mutlaka milli tarım politikalarına katma değer sağlayacaktır.
35 yerel, 35 göçmen kadın çiftçi ile başlattığımız projede 4 ilçede kurmuş olduğumuz ‘Topraktan Tabağa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ gibi Kooperatiflerin sayısını 2018 yılı içerisinde artırarak Mardin’imizin tüm ilçelerinde kurulmasını ve bu alanda toplam istihdam edilecek kadın çiftçi sayımızın 350 civarında olmasını hedefledik.
Şu an 4 ilçede aktif bir şekilde yürüttüğümüz projenin 6. Ayında 24’ü mühendis olmak 224 çalışanımız mevcut. Bu, hedeflerimizi aşacağımız anlamına gelir.
Projede istihdam edilen ve edilecek tüm kadın çiftçilere, aynı zamanda kooperatif üyesi olarak aldıkları eğitimler sonrası tarımsal faaliyetlerine bu kooperatiflerde çalışmaya devam ederek gelir elde etmelerine olanak verecek imkanlar yaratıyoruz.
Değerli misafirler,
Toprağı anlamak için dokunmak, hissetmek için koklamak, duymak içinse toprakla vakit geçirmek gerekir. Beş duyumuzla algıladığımız her şey hayatımızda yaşamımızın bir parçası olarak kalır.
Bahçeşehir Okulları projemiz ile göçmen ve Türk çocuklar 6.5 donum arazide Sorgül buğdayını birlikte ektiler. 1 dönüm de çilek ve patates ektiler. Yaşadıkları bu deneyim ile toprak artık onların yaşamının bir parçası olacaktır.
Çocuklarımız tarım, toprak, sağlıklı gıda tüketmenin önemini ve gıda atık yönetimini okulda tarım kulübü derslerinde birlikte teorik olarak ve arazide de pratik olarak öğreniyorlar
Ayrıca göçmen çocuklarımız okulun diğer imkanlarından yararlanarak Türkçe okuma-yazma, robotik kodlama, resim ve müzik gibi derslere katılıyorlar. Amacımız toprak eğitiminin yanı sıra çocuklarımız arasında sosyal uyumu ve toplumsal barışı sağlamak
Unutmayalım ki üzerinde yaşadığımız topraklar, atalarımızdan miras olduğu kadar çocuklarımızın bize emanetidir.
Şimdi bir ayağını da İzmir’de başlatmak istediğimiz projede Kadın bir başkana sahip olan İzmir Ticaret Borsası ile işbirliği yapacak olmaktan dolayı mutluluk duyuyorum.
İzmir’de başlatacağımız bu projede amacımız;
Yeni iş imkanları yaratmak. Bunun için eğitim programları hazırlayarak kadınlarımızı geleneksel ekonomiler içerisinde güçlendirmek,
İnsanların bulundukları yerlerde hayatlarının sürdürebilmelerine destek vermek,
Önce su, enerji ve gübre istemeyen, toprağımıza en uyumlu yerel tohumu bulmak ve çoğaltmak, bu sayede toprağı ve doğayı yaşatmak, ardından insanı ve kadını koruma altına alarak ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yaparak onlara istihdam sağlamak.
Bu sayede büyük şehirlere göçü önlemek ve bir arada yaşayan yerel halk ve göçmenlerin toplumsal uyumunu sağlamak...
Şimdiden Ege’nin incisi İzmir’de başlatacağımız bu proje için heyecanlanıyorum ve bu hususta başta İzmir Ticaret Borsası olmak üzere tüm paydaşlarımıza müteşekkirim. Buraya teşrif ederek vaktinizi ayırdığınız ve kadın istihdamı ile birlikte tarımsal kalkınmamıza ehemmiyet verdiğiniz için sizlere de teşekkür ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.