Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır, 3 Mayıs'ın Dünya Basın Özgürlüğü Günü olduğunu hatırlatarak, Türkiye'deki tutuklu gazetecilere, kapatılan televizyonlara ve kayyum atanan gazetelere dikkat çekti. Sındır, gazetecilerin işten atılmasının nedeni olarak AKP'yi işaret etti.
“BASIN GÖREVİNİ ÖZGÜRCE YAPAMAZ HALE GETİRİLMİŞTİR!”
Basın özgürlüğü alanında ülkemizin geldiği noktanın çok karamsar olduğunu belirten Sındır; “ülkemiz gelinen noktada basın ve düşünce özgürlüğü ile ilgili sorunlar tutkulu gazeteci sayıları ile ölçülebilir olmanın ötesine geçmiştir. Özellikle son yıllarda, iktidar tarafından uygulanan sindirme politikaları yazılı, görsel ve internet medyasını görevini özgürce yapamaz hale getirmiştir. Gazetecilik yaptığı için işten çıkarmalar da hız kesmeden devam etmektedir” dedi.
“TÜRKİYE 180 ÜLKE ARASINDA 151. SIRADA”
Türkiye’nin, Dünya’da basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 151. sırada yer aldığını ifade eden Sındır; “gazeteci arkadaşlarımızın koşulları ortada. Hapiste gazeteciler, işten atılan gazeteciler, her an gözaltına alınma ya da işten atılma korkusu ile görevinin başındaki gazeteciler, coplanan gazlanan gazeteciler, sorduğu için azarlanan gazeteciler. Bu nedenle ülkemiz maalesef basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 151. sırada yer almaktadır. Bu veriler Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün 2016 raporunda yayımlanmıştır. Bu durumu ülkemiz ve milletimiz hak etmemektedir” dedi.
“İKTİDAR TARAFINDAN UYGULANAN SİNDİRME POLİTİKALARI”
İktidarın kendisini eleştiren, görevini yapan gazetecilere yaptığı baskı ve şiddet, basın özgürlüğünün ve demokrasimizin geldiği durum açısından endişe verici olduğunu belirten CHP’li Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı: “Basın emekçilerinin yargılandığı davalar siyasi hesaplaşma ile anılır olmuş, ortaya çıkan hukuk zaafları gizlenemez bir duruma gelmiştir. Sorun, basın ve gazeteci özgürlüğünün engellenmesi, siyasi kasta dayalı uzun tutukluluk halleri düşünce ve ifade özgürlüğüne büyük bir darbe niteliğindedir. Demokrasi anlayışı ile bağdaştırılamayacak bu durum hukuk devleti ve demokrasinin önündeki engellerin başında yer almaktadır. Basına yönelik yürütülen sindirme ve yıldırma politikaları darbe döneminin uygulamaları ile yarışır olmuştur. Bunun seçimle işbasına gelen bir hükümet tarafından uygulanıyor olması demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecektir.”