Altıok; ülkemiz, ekonomiyi de etkiler şekilde, toplumsal barış, huzur ve refahın ağır tehdit altında olduğu zor günlerden geçtiğini belirten Altıok, konuşmasına şöyle devam etti:
Tek Akıl, Tek Güç Olsun Diye Uğraşmaktan Başka Hiçbir Duyarlı Önceliği ve İşi Olmayan Bir Hükûmet Var
“ Bu gündemde ortak akıl oluşturarak Parlamentoda çare üretme çağrılarımıza kulak vermek yerine çözümsüzlüğü kalıcı bir fırsat olarak gören iktidarın tutumuyla ülkenin yakıcı sorunları yerine bütçe üzerine konuşuyoruz. Zaten son derece kötü giden ülke ekonomisi, demokrasiye yönelik saldırı niteliğinde bir OHAL fırsatçılığıyla en temel hak ve hürriyetler hiçe sayılarak, "terörle mücadele" adı altında yürütülen Hükûmet politikalarının da etkisiyle çöküş aşamasına gelmiştir. Çözüm üretemeyen, daima millî ve dinî duyguları suistimal ederek çözümü de yurttaştan bekleyen bir akıl ve o akıl tek akıl, tek güç olsun diye uğraşmaktan başka hiçbir duyarlı önceliği ve işi olmayan bir Hükûmet var. Ekonomiyi batırıp çözüm için vatandaşın 3-5 dolarına göz diken, günlük grafik yükselişten öte, kalıcı bir çözümü olmayan, dolar bozdurma seferberliklerinden medet uman bir iktidar var. Dahası, bakanlıklara, başkanlıklara, kurumlara ayrılan bütçeleri nitelik ve ihtiyaçlardan bağımsız, sadece "yeni Türkiye" ülküsüne hizmet edecek düzenlemelerle planlayan bir zihniyetle karşı karşıyayız."
PISA'da Aldığımız Sonuçları İşte Bu Bütçeleme Mantığına ve Eğitimin Sistemli Dönüşüm Politikalarına Borçluyuz
2017 Bütçe tasarısında bazı rakamlara dikkat çeken Altıok: “En fazla pay 171 milyar 962 milyon lirayla Maliye Bakanlığına ayrılırken 1 milyonun üzerinde eğitim emekçisi öğretmen ve 18 milyona yakın öğrenciye hizmet veren Millî Eğitim Bakanlığına 85 milyar 49 milyon lira bütçe ayrılmış. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Sınavı yani PISA'da aldığımız sonuçları işte bu bütçeleme mantığına ve eğitimin sistemli dönüşüm politikalarına borçluyuz” dedi.
Diyanet Başkanlığı Bütçesi 11 Bakanlığın ve Toplam 16 Üniversitenin Bütçesinden Daha Fazla
Türkiye'de dini devlet tekeline alan ve kuruluşundan itibaren "tek din, tek mezhep" anlayışının resmî temsilcisi olarak hareket eden Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinin 2017'de 6 milyar 867 milyon liraya çıkarılarak yine çok sayıda bakanlığı geride bıraktığını dile getiren Zeynep Altıok: “ Bu başkanlığın, dikkat başkanlığın bütçesi Sağlık Bakanlığından, Kültür ve Turizm Bakanlığından, İçişleri Bakanlığından, Dışişleri Bakanlığından, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından, uzatmayalım toplamda 11 bakanlığın bütçesinden fazla. Asıl düşündürücü olan şu: Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi bütçe sıralamasında ilk 8'i oluşturan İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe, ODTÜ gibi 16 üniversitenin toplam bütçesinden fazla. 67 bin okul, 7.520 hastane ve sağlık ocağı varken 85 bin cami var. 77 bin doktor varken 90 bin imam var. 60 kişiye 1 hastane, 900 kişiye 1 doktor düşerken 350 kişiye 1 cami, 780 kişiye 1 din görevlisi düşüyor. Öğretmen maaşı 2.980 lirayken imam maaşı 3.156 lira” sözlerini dile getirdi.
Altıok konuşmasını şöyle tamamladı:
Çocuklarımız İmam-hatiplere, Ensar Vakıflarına, Süleymancıların Yurtlarına, Cemaatlere Emanet Edildi
“Eğitim sistemi sağlam değilse, bilime, düşünceye, kültüre, sanata yatırım yapılmıyorsa bu ülkenin şimdisinden ve geleceğinden ne beklenebilir? Özenle ve bilinçle eğitimsizleştirilen, sorgulamayan, biat eden bir halk isteniyor. Sarayın saltanatına, eril ve paraya dayalı güce kurban edilerek yoksul ve yoksunlaştırılan bir halk bu. Bilimsel eğitimle gelişen, ilerleyen ve üreten bir toplum yerine üretmeyen, tüm kaynakları tüketilen bir ülkede ekonomi nasıl gelişir, büyüme nasıl sağlanır, gelecek nasıl güvence altına alınır? Cumhuriyetin aydınlık Türkiye'sinde köy enstitülerinin yetiştirdiği aydınlar, öğretmenler, sanatçılar, toplum önderleri bir bir katledildiği, faili meçhul siyasi cinayetlere kurban edildiği için, çocuklarımız anadolu liselerinin bilimsel eğitime dayalı müfredatından imam-hatiplere, Ensar Vakıflarına, Süleymancıların yurtlarına, cemaatlere emanet edildiği için bugünün karanlığında boğuluyoruz. Çocuklar örgün eğitimden çekilerek hafız okullarına, medreselere gönderiliyor. Çocuklarımızın hayatlarına, bedenlerine, akıllarına göz diken tecavüzcüleri aklayacak yasalar da bu bütçeleri yapan akıllardan çıkıyor. Üstelik "Bir kereden bir şey olmaz." diyen bakanlarla savunulup korunuyor. Bütçeleme zihniyeti değişmiyor, çıkar odaklı sistem içinde yerini daha da sağlamlaştırmak için kendisine vatandaşın cebinden kaynak sağlayarak yola devam ediyor. Gericilik ve karanlık teşvik ediliyor.
Bu Konuşmayı Yapmaktan Utanıyorum
Ben bugün ilkokullarda ellerine idam ipi verilen, tekbir getirtilen, medreselerde 4 yaşında tesettürle şeriat propagandası yaptırılan küçücük çocuklara eğitim verenlerin sınırsız özgürlüğü karşısında bir yanda katliam çağrısı yapan akademisyen Abdülkadir Şen gibiler, diğer yanda barış istediği için cezalandırılan akademisyenler varken bu konuşmayı yapmaktan utanıyorum.”