CHP’nin savunmasız olmadığını göstermesiyle bu tür saldırıların azalacağının altını çizen Umut Oran, “CHP; birliğini korumaya ve güçlü olduğunu dosta-düşmana göstermeye mecburdur. Bir kez daha “kendi seçmeniyle arasına mesafe girmiş bir parti” görüntüsü vermek, iktidar bloğunu CHP’ye ve Cumhuriyet’e saldırmaya teşvik edecektir. İnancımız odur ki, özel anlamda İŞ Bankasını genel anlamda da Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ya da belli konularda “direnmek” için önce CHP’yi 21.yüzyılın gerçekliğine uygun şekilde “güçlü kılmak” gerekmektedir. İŞ Bankası ile Atatürk’ün Mirasının “Mahşer-i Vicdana Uygun Şekilde” Korunabilmesinin Güçlü Bir CHP yaratmak dışında bir çözümü de yoktur. Bu da ancak “yenilenerek, birleşerek, ortak aklı ve bilimi kullanarak” olur. Aksi her durumda, her direniş hattı “kumdan kaleler” misali ilk fırtınada yıkılma ihtimali yüksek olacaktır Oysa Cumhuriyet sevdalılarının yeni bir kayba daha tahammülü yoktur!” dedi.
Cumhuriyetin yaptıklarını silmek, itibarsızlaştırmak istiyorlar
Konuyla ilgili olarak bugün yaptığı yazılı açıklamada Umut Oran şunları kaydetti:
İktidar bloğunun Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı görüşlerden asla vazgeçmeyeceği, tüm siyasi anlatısının temelinde Cumhuriyetin yaptıklarını silme ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı ortadadır.
Bu bakış açısının doğal sonuçlarından biri bu ülkeyi 2.Dünya Savaşına sokmayarak koca bir neslin “babasız” büyümesini engelleyen İsmet İnönü’yü itibarsızlaştırmaksa diğeri de aynı zamanda Cumhuriyet deyince akla gelen tüm kurumların yerle bir edilmesidir. Mazisi binlerce başarıyla dolu olan kendi alanında dünyaya örnek olan İŞ Bankası da bu kurumların en büyüğü ve üniversitelerde “alternatif model” olarak okutulabilecek kadar “özgün” olanıdır. O halde AK Parti zihniyetinin İŞ Bankasına saldırması da doğal görülmelidir zira İŞ Bankası üzerinden saldırılan yer Cumhuriyet’in tüm kurumlarıdır. Bir başka deyişle İŞ Bankası sadece “maddi varlıklarına” el konulmak istenildiği için değil Cumhuriyetin kurucu kadrolarının başarılı bir uygulaması olduğu için de saldırıya uğramaktadır.
Apaçık bir suçtur
Aslında amaç ve kullandıkları yöntem tamamen hukuk dışı olsa da İŞ Bankası ile ilgili olarak yaptıkları kurgu Anayasaya, ulusal ve uluslararası yasalara, miras hukukuna, mülkiyet hakkı, vasiyet ve sözleşme hürriyeti gibi değişmez, temel haklara yapılan bir saldırıdır ve ayrıca Sermaye Piyasası Kanunu’na göre apaçık bir suçtur.
Direnişin Yeri ve Yöntemi Önem Kazanıyor!
Öyleyse kendisini Cumhuriyet’in kurucu felsefesiyle bağlı gören Cumhuriyet Halk Partisi için yapılması gereken ilk şey saldırının “Cumhuriyetle hesaplaşma” amacını görmek ve buna uygun politikalar geliştirmek olacaktır. Çeşitli düzeylerde yapılan açıklamalarda dile getirilen “direniş” söylemleri “kararlılık ifade etmek açısından” değerlidir ancak “direnişin yerini ve yöntemini” tayin etmek çok daha büyük önem taşımaktadır. Bu noktada direniş; biri dar anlamlı diğeriyse geniş anlamlı olmak üzere 2 şekilde ele alınabilecektir.
“Yaptırmayız” hamaseti…
Dar anlamda direniş, AK Parti’nin hukuk içinde, ya da alışkın olduğu şekilde hukuk dışında, atacağı adımlara karşı, artık etkisi nerdeyse kalmamış olan Meclis’te sert konuşmalar yapmak ya da birkaç gün “yaptırmayız” demekten hamasetten ibarettir.
Bu yöntem geçmişte de denenmiş, ancak sonuç alınamamıştır zira iktidar bloğu sonucu etkilemeyecek olan bu tip “didişmeleri ya da kavga görüntülerini” kendisi açısından sorun yapmamaktadır.
Menderes de Kenan Evren de bunu denemişti
Benzer şekilde meselenin, “evrensel hukuk ilkelerinin” ihlali sebebiyle, sıralı şekilde dava konusu yapılması da kısa vadede sonuç alıcı olmayacaktır, çünkü “vasiyet gibi” özel hukuk hükümlerini hiçe sayarak “ben dedim oldu” yöntemini benimseyen bir iktidarın mahkeme kararlarıyla kendini bağlı görmeyeceği de ortadadır. Zira benzer şekilde Menderes hükümeti de 12 Eylül cuntacısı Kenan Evren de “hukuk tanımazlık” üzerinden İŞ Bankasına ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne saldırmışlar ve hukuku “ayak bağı” olarak gördüklerini kanıtlamışlardır.
O halde direnişin geniş anlamıyla ele alınması daha doğrudur. Geniş anlamıyla direnişin ilk koşulu saldırının hedefinin Atatürk Cumhuriyeti olduğunu görmek olacaktır. Hemen ardındansa iktidarın “saldırı cüretinin kaynağı sorgulanmalıdır.” Kanaatimiz odur ki iktidarın saldırgan tavrının kaynağında “CHP’nin yeteri kadar güçlü olmaması ön kabulü yatmaktadır. İktidar bloğu, CHP’nin “saldırılabilir derecede savunmasız” olduğunu düşünmekte ve bu sebeple bir gün Kurtuluş Savaşı Kahramanı İnönü’yü aşağılamakta öbür gün de İŞ Bankasındaki Atatürk hisselerini gasp etmeye çalışmaktadır.
CHP Savunmasız Olmadığını Gösterdikçe Saldırılar Azalacaktır!
Bu durumda yapılması gereken şey saldırının kaynağındaki temel motivasyonlar üzerinden önlem almak olacaktır. Örneğin mevcut durumda en büyük direniş yolu, Cumhuriyet’in kalesi olan CHP’yi “kurumsal, ideolojik, yönetişimsel, teknolojik, örgütsel…” açılardan hızla “netleştirmek” ve “mükemmelleştirmek” yıllar içinde oluşan tüm tortularından arındırmak ve “yepyeni bir umudu Türk milletine” sunmak olacaktır. CHP, savunmasız olmadığını ve tüm güçleri hızla kendi etrafında birleştirebileceğini gösterdiği ölçüde iktidar bloğunun saldırıları da azalacaktır.
Yerel seçimler direniş hattı için bir fırsattır
Yaklaşan yerel seçimler de direniş hattı çizmek için çok büyük bir fırsattır. CHP üst yönetimi gerçekten “direnme kararlılığındaysa” tüm toplum kesimlerinin dikkatini çekecek uygulamalara imza atabileceği gibi herkesin CHP’yi takip etmesini de sağlayabilir. Örneğin, AK Parti’yi ya da MHP’yi örnek göstererek “biz onlardan daha demokratız” demek yerine gelişmiş ülkelerin sosyal demokrat partilerini dahi kıskandıracak bir “saydamlık ve adaletle” tüm üyelerin, oy verenlerin ve hatta tüm seçmenlerin tercihlerini dikkate alan “katılımcı” bir “aday belirleme” yöntemi uygulanabilir. Partiye ömrünü vermiş, partimizin tüm çilesini çekmiş gençlerin ve kadınların sadece birkaç küçük yerde değil tam aksine Türkiye’nin en büyük şehirlerinde ve ilçelerinde adaylaştırılmasının önü açılabilir.
Böylece CHP’nin “direniş söylemi” doğru hatta oturacak ve iktidar bloğunun CHP’yi takip etmesi sağlanmış olacaktır. CHP; on yıllardır tekrar edilen hatalarla yüzleştiği ve geçmişten ders aldığı müddetçe iktidar bloğunun saldırıları da azalacaktır zira CHP “savunmasız olmadığını” göstermiş olacaktır.
Birliğini Kaybetmiş Bir CHP, Hiçbir Direniş Sergileyemez!
Ancak gelinen nokta büyük risklerin var olduğunu da göstermektedir. Yerel Seçimler bu anlamda en önemli kırılma noktalarından biri olmaya adaydır. CHP; özellikle kuşaklardan beri CHP’ye oy veren seçmenlerinin güvenini yeniden kazanmak zorundadır. Zira direniş hattını çizecek olanlar en temelde partiye oy veren milyonlardır. CHP; birliğini korumaya ve güçlü olduğunu dosta-düşmana göstermeye mecburdur. Bir kez daha “kendi seçmeniyle arasına mesafe girmiş bir parti” görüntüsü vermek, iktidar bloğunu CHP’ye ve Cumhuriyet’e saldırmaya teşvik edecektir. İnancımız odur ki, özel anlamda İŞ Bankasını genel anlamda da Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ya da belli konularda “direnmek” için önce CHP’yi 21.yüzyılın gerçekliğine uygun şekilde “güçlü kılmak” gerekmektedir.
İŞ Bankası ile Atatürk’ün Mirasının “Mahşer-i Vicdana Uygun Şekilde” Korunabilmesinin Güçlü Bir CHP yaratmak dışında bir çözümü de yoktur. Bu da ancak “yenilenerek, birleşerek, ortak aklı ve bilimi kullanarak” olur. Aksi her durumda, her direniş hattı “kumdan kaleler” misali ilk fırtınada yıkılma ihtimali yüksek olacaktır Oysa Cumhuriyet sevdalılarının yeni bir kayba daha tahammülü yoktur!