CHP’li Umut Oran, TBMM’deki tüm siyasi partilerin hayata ve siyasete iktidar partisi gibi bakmaya başladıklarının farkında olmadığını, iktidarın herkesi kendisine benzettiği uyarısını yaparak, “Örneğin; geçmiş yıllarda koalisyonların istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu anlatarak herkesin koalisyon karşıtı olması gerektiğini dayatan zihniyet, 24 Haziran seçimlerinden hemen sonraysa gündeme 31 Mart Yerel Seçimlerini getirmiş ve aynı anda da yoğun bir ittifak ya da koalisyon tartışması başlatmıştır” dedi.
“Madem onlar pazarlık yapıyor biz de yapalım” anlayışının yanlışa meşruiyet kazandırmak dışında sonuç üretmeyeceği ve çürümeyi hızlandıracağını vurgulayan Umut Oran, “Oysa Türkiye’nin acilen yeni sözlere, yeni yöntemlere, yeni kadrolara ve yeni hayallere ihtiyacı vardır. Siyaset; sadece seçim kazanmak için popüler aday avcılığı demek olmadığı gibi seçmenleri hiçe sayarak aday pazarlığı yapmak da değildir. Tam aksine siyaset; umut yaratmak ve daha güzel günlerin somut hedeflerine seçmenlerle beraber yürümektir. Siyaset: ilkeli olmak, koltuk için her şeyi yapmayı reddetmek de demektir” mesajını verdi.
Muhalefet de iktidara benzedi
CHP’li Umut Oran, bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
İktidar bloğunun Meclis’te bulunan tüm siyasi partilere karşı en büyük üstünlükleri, “Herkesi kendine benzetmesi ve siyasetin gündemini kendi gündemiyle paralel hale getirmesidir.” Kendisini sağda ya da solda tanımlasın; milliyetçi, muhafazakâr ya da sosyal demokrat olduğunu iddia etsin Meclis’teki tüm siyasi partiler hayata ve siyasete iktidar partisi gibi bakmaya başladıklarının farkında değiller gibi görünmektedir. Örneğin; geçmiş yıllarda koalisyonların istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu anlatarak herkesin “koalisyon karşıtı” olması gerektiğini dayatan zihniyet, 24 Haziran seçimlerinden hemen sonraysa gündeme 31 Mart Yerel Seçimlerini getirmiş ve aynı anda da yoğun bir “ittifak ya da koalisyon tartışması” başlatmıştır. Ancak iktidar bloğunun dayattığı “ittifak gündemi” tıpkı koalisyon şeytanlaştırması gibi her anlamda sığ, her anlamda ucuz ve her anlamda yıkıcıdır zira sadece “kaba bir pazarlığı” içermektedir. Son dört ayın nerdeyse tamamında “Sen şu ilde aday çıkarma; ben de sana şu ilde destek vereyim!” cümlesinin üzerine siyaset inşa edilmek istenmektedir.
İktidar, pazarlık kültürünü yaygınlaştırıyor
Elbette 16 yıldır girdiği her seçimi şu ya da bu şekilde kazanmayı bilen, gerektiğinde atları Üsküdar’a geçirebilen bir zihniyet için siyasetin kaba bir pazarlığa indirgenmesi yadırganmayabilir. Zira bu tarz bir siyaset anlayışının iktidarı zorlamayacağı tecrübelerle sabittir. Halihazırda yaşanan da budur. İktidar bloğu; ilke, dava, ideoloji ya da ideal olarak adlandırılabilecek olan her düşünceyi yok ederek sadece “pazarlık kültürünü” yaygınlaştırırken tüm muhalefet bloğu da benzer bir yaklaşımı kabul etme eğilimine girmektedir.
Oysa kötülükle mücadele, başka bir kötülükle başarılamayacağı gibi yaygın pazarlık kültürü de başka bir pazarlık anlayışıyla alaşağı edilemez. İdealsizlikte, ilkesizlikte buluşmak da iktidarın işine gelse de muhalefet unsurlarına fayda sağlamaz. Muhalefeti iktidara taşıyacak olan şeyler “doğrudan ve haktan” yana tavır almak, şipşak çözümler yerine kurumsal değişime odaklanmak ve her aşamada tutarlı olmaktır.
Siyaset İlkeli Olmak Demektir!
Bilinmelidir ki “madem onlar pazarlık yapıyor biz de yapalım” anlayışı “yanlışa meşruiyet kazandırmak” dışında sonuç üretmeyecektir. Böyle bir yolun tercih edilmesiyse çürümeyi hızlandırmakla eş anlamlı olacaktır. Oysa Türkiye’nin acilen yeni sözlere, yeni yöntemlere, yeni kadrolara ve yeni hayallere ihtiyacı vardır. Siyaset; sadece seçim kazanmak için “popüler aday avcılığı” demek olmadığı gibi “seçmenleri hiçe sayarak aday pazarlığı yapmak” da değildir. Tam aksine siyaset; umut yaratmak ve daha güzel günlerin somut hedeflerine seçmenlerle beraber yürümektir. Siyaset: ilkeli olmak, koltuk için her şeyi yapmayı reddetmek de demektir.
Ne yazık ki 24 Haziran seçimlerinden buyana geçen sürede muhalefet unsurlarının iktidar bloğunun yöntemlerine fazlasıyla odaklandığı ve hatta iktidarın adaylarına göre aday belirleneceği gündeme getirilmiştir. Oysa Türkiye’nin dört bir tarafında iyi yetişmiş, dürüst, liyakat sahibi, vatansever gençler ve kadınlar vardır. Türkiye’nin dört bir yanında iktidara alternatif yaratma cesaretine sahip akademisyenler, doktorlar, işçiler, köylüler de vardır. Ve her biri yeni umutlar yaratmak için “bir fırsat beklemektedir.” Bir kez şans bulurlarsa on yıllarca muhalefet bloğuna “öncülük yapabilecek” güçlü siyasetçiler her yerdedir.
16 yıldır Hiç Vakit Olmadı mı?
Bilindiği üzere her dönemde “Vakit yok!” diyenler olacaktır. Yüzlerce kez duyduğumuz gibi “Şu seçim geçsin de bakalım!” diye akıl verenler de vardır. Ancak hepsine verilecek cevap aynı olmalıdır: “16 yıldır vakit hiç olmadı mı? 16 yıl boyunca seçim dışında konuşulacak bir şey hiç bulunmadı mı?”
Şimdiye kadar bu sorulara anlamlı cevaplar verilememiş olsa da her şeye rağmen umutsuz olmak da doğru değildir. Şartlar ne kadar zorlu olursa olsun Büyük Türk Milletinden başka sığınacak yer yoktur. Hiç şüphe yoktur ki muhalefet partileri biraz olsun ilkelerden bahsetmeye başlarsa Türk milleti de onlara iktidarı değiştirecek gücü verecektir. Özellikle Mustafa Kemal’in yolunu rehber olarak görenler için “Vakit; tek başına iktidar olma iddiasını ortaya koyma ve ilkeleri konuşma vaktidir.”