CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 12 Temmuz 1947’de dönemin Cumhurbaşkanı ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü tarafından “12 Temmuz Beyannamesi” olarak geçen bildirgenin açıklandığını hatırlatarak, “Bu beyanname, Türkiye çok partili demokrasiye geçtikten sonra Partili Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün siyaset üstü konuma kendini taşımasıdır. Dönemin hükümet başkanıyla dönemin muhalefet partisi liderliği arasında artan gerilimler sonucunda yeni sisteme geçişle yaşanan sıkıntılar ve bunun 1 yıllık muhasebesi sonucunda İsmet Paşa tarihi bir sorumluluk üstlenmiştir” diye konuştu.
DP’nin 10 Ocak 1947’de talep ettiği, Cumhurbaşkanının partili olmaması isteğiyle başlayan sürecin çok kısa sürede CHP tarafından da karşılık bulduğunu vurgulayan Öztrak, neticesinde büyük bir demokratik uzlaşının çok partili döneme geçişle birlikte doğduğunu ifade etti.
Demokrasinin, kazananın her şeyi kazandığı bir rejim olmadığına dikkat çeken Öztrak, sözlerine şöyle devam etti:
“Seçimleri kazanan, devletin sahibi de değildir. Seçimleri kazanan sadece devleti belirli bir süre için yönetme yetkisini milletten alır. Seçimi kazanan kendisini devlet olarak görmeye başlar ve siyasi rakiplerini devlet gücüyle bertaraf etmeye kalkarsa o rejimin adı demokrasi olmaktan çıkar.”
İsmet Paşa’nın 12 Temmuz Beyannamesindeki, “Meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız, eşit muamele mecburiyeti siyasi hayat emniyetinin temel şartıdır” sözlerini hatırlatarak, bu sözlerin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekti.
Öztrak, sonrasında Parti Genel Başkanı olan İsmet Paşa’nın, partilere tarafsız davranma konusunda fiili bir tutum aldığını belirterek, “Bu tutumu 17 Kasım 1947’deki 7. CHP Kurultayı ile hukuki bir boyuta taşıyarak sonuçlandırıyor. Kurultayda, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Parti Genel Başkanlığı yetkilerini kurultay tarafından seçilen bir Genel Başkan Yardımcısına terk ediyor” ifadelerini kullandı.