TÜİK'in siyasal iktidarın yaratmaya çalıştığı algıya hizmet eder bir kurum haline geldiğini söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır," Geçen yıl yani pandemi yılı sanayi üretiminde bir daralma ve küçülmenin üzerine bir büyüme gerçekleşti. TÜİK verilerine baktığımız zaman bir büyüme gerçekleştiği doğru ancak TÜİK'in güvenilirliği sorgulanıyor. Bu konuda planlamanın esası verilerin doğruluğundan gelir. Sağlıklı ve doğru verilerle bu büyüme mümkün olabilir. TÜİK, siyasal iktidarın yaratmaya çalıştığı algıya hizmet eder bir kurum haline getirildi. Güven endeksinde bile ülkenin sanayisine, yatırımına güven üst düzey gibi bir algı yaratıldı.
Gerçek işsizliğe baktığımızda yani ümidini yitirenlere kayıt dışı işsizlere baktığımızda 10 milyonun üzerinde olduğunu görüyoruz. Gençlerin 3'te 1'i işsiz şu an 965 milyar lira küçük işletmenin bankalara borcu var. İktidar Merkez Bankası rezervi 109 milyar dolar dese de swap dahil borç yükümlülükleri 164.3 milyar dolar borcu var. eksi 53 milyar dolar merkez bankasının rezervi. 128 milyar dolar nerede diye soruyoruz. iki yıl içinde Merkez Bankasından çıkıyor ve yok oluyor. Bunu soruyoruz. Cevabı yok, sürekli çelişki ifadeler... Bu çelişkili ifadelerden anlıyoruz ki iki yıl boyunca hortumlamışlar." diye konuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldikten sonra içinde olduğumuz bu toplumsal ve ekonomik krizi çözecek planlamalarının hazır olduğunu söyleyen Sındır, "Bunu kısa orta uzun vadeli uygulamalar olarak ortaya koymakta fayda var. Tarım sektöründeki çiftçinin kanundan gelen haklarının ikiye katlanıp verilmesi, üreticinin bankalara olan borçlarının faizlerinin silinmesi ve ertelenmesi, çiftçiyi borç sarmalından kurtulması çok önemli. Sosyal yardım bütçesinin en az iki katına çıkarılması gerekiyor. Vatandaş huzura ve refaha kavuşturulmalı. Sanayide tarımda üretimde bir değer oluşturmak gerekiyor. Bu değerden oluşan rantı da halkın tüm kesimlerine ortak dağıtmak gerekiyor.
Antidemokratik tüm uygulamaları kaldırıp toplumsal eşitlik ve özgürlük alanında yapılması gerekenler var. Biz iktidara geldik. Görevi devraldığımız ilk günden itibaren neler yapacağımız, yol haritamız belli. Bizim için esas olan liyakat. Devletin kadrolarında çok kıymetli yöneticiler var ancak bir çoğu pasifize edilmiş. Liyakate dayalı işini bilen , inisiyatif alma becerisi olan, partiye yol gösterecek, partili mi değil mi diyerek değil liyakat esaslı bir görevlendirme yapılacak.
Bizim ülkenin yönetim biçimiyle ilgili sıkıntımız var. Gerçekten inanıyorum. AKP seçimlerde dördüncü, beşinci parti konumunda olacak. Barajı düşürmesinin sebebi benim gördüğüm, bu güne kadar yapılan bizim de sürekli eleştirdiğimiz FETÖ'yle olan bu paralel yürümede dahil tüm bu yolsuzluklara ortak olmak istemeyen ben bunun bir parçası değilim diyenlerle bir ayrışma olacak. Onların ne olacağıyla değil bizim ne olacağımızla ilgileniyoruz." ifadelerini kullandı.
"Sandık namustur" diyen Sındır erken seçim gerçekleşir mi sorusuna cevap verdi.
Sındır, "İktidar bize seçim tarihi kadar yakın. Şunu görmek lazım bunlar erken seçim isteyebilirler mi? Hiç sanmıyorum. Biz erken seçim istiyoruz. Getirirlerse de hemen altına imzamızı atarız. Kendimiz için değil. Bu ülkenin çiftçisi, esnafı, sanayicisi için... Bu devletin bu iktidara takati kalmadı. Bir seçim kararı alınır. Arkasından Yüksek Seçim Kurulu seçim takvimi açıklar ve seçim çalışmalarına başlanır. Biz YSK'nın seçim takvimi açıklamasını beklemedik. Seçim sandık görevlileri bile şimdiden belirledik. Sayın Kılıçdaroğlu'ndan bu seçimlerde "Sandık namustur" diye pankart açmayı rica edeceğim. " diye konuştu.
Sındır, "Suriye'den ve Irak'tan gelen şimdi de Afganistan'dan gelen düzensiz göçmenlerin kendi ülkelerinde can ve mal güvenlikleri olmadığı için kendi topraklarını terk etmek zorunda kalan insanlar. Bu insanlar çok zor durumdalar. Kimsenin onların yerinde olmasını istemem. İnsanlık dışı bir dram var. Şu an Türkiye'de Suriye'den gelen 5 milyon civarında bir sığınmacı var. Bunların sığınma merkezlerinde tutulması, uygun yaşam koşullarının sağlanması bizim ve tüm birleşmiş milletler ülkelerinin görevi. Biz o insanlara geçici koruma statüsünde diyoruz. Biz o insanlara yurdumuzu açmışız, ekmeğimizi bölüşmüşüz. Tabi bu böyle sonsuza kadar böyle mi gidecek? Bu insanlar bu ülkenin vatandaşı mı olacak? Biz kesinlikle bu ülkenin vatandaşı olmalarını istemiyoruz. Genel Başkanımız çok net ifade ediyor. Şu anda yapılmayan diplomasiyi biz iktidara geldiğimizde yapacağız. Bu insanların geri dönüşleri için yapılacak diplomatik görüşmeler sonrasında geri dönüşlerinde can ve mal güvenlikleri güvence altına alınacak. Daha sonra bu insanlar kendi rızalarıyla veya kendi rızaları olmasa dahi gönderilecekler.
AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay Suriyeliler giderse ekonomimiz çöker diyor. Bizim ekonomimizi bu düzensiz göçmenlere kalmış. Bu insanları ucuz iş gücü olarak kullanmayı doğru buluyorum demekten başka bir şey değil Onların insani haklarını, emek haklarını sömürmekten başka bir şey değil. Bu insanlar farklı bir kültürün insanları. Bu insanlar kültürleriyle bizim oturmuş bir kültürel yaşam tarzımız varsa bu insanların bir kültürel yozlaşmaya neden olabileceğinden korkuyorum." dedi.