Cumhuriyet Halk Partisi’nin diğer illerde ne olur, ne olmazı bir kenara koyarak İzmir’i özel olarak yazmak gerekiyor.
Yerel seçimler öncesi genel kuruldan çıkan CHP’de ne merkezin ne yapacağı, yaptığı, ne de yerel yönetimlerin ne yapacağı, yaptığı belli değil.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için eski, yeni milletvekilleri, eski, yeni ilçe belediye başkanlarının birer birer aday adayı olduklarını açıklaması da, tam da bu ne yapıldığı, yapılacağı belli olmayan bir sürecin sonucu.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in devam edip, etmemesi, aday gösterilip, gösterilmemesi konusunda net bir açıklama yapmaktan kaçınan CHP Genel Merkezi, bu sürecinde ilk ateşini yakan durumda oldu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, geçtiğimiz dönemlerde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da genel sekreterliğini yapan, genel sekteri Gökçe Buğra’yı istifa edip, İzmir’den aday adaylığını koymasının da bu sürecin ikinci kez yakan ateş oldu.
Öyle ki, aday adaylığını belki de hiç düşünmeyen önceki dönem milletvekilleri, “Dışardan aday istemiyorum” diyerek kendilerini aday adayı olarak sahaya sürmeyi gerekli gördüler.
CHP Genel Merkezi öyle yada böyle, sonuçlarına hem parti içinde, hem de yerel seçimlerde katlanmak zorunda olacakları bir seçimi, eninde sonunda yapacaklar.
Hem de ateşin böylesine gür yandığı zamanda!
CHP’yi aday adaylarının ateşinden daha çok etkileyecek olan ise aday adaylarının etrafından kenetlenen, onunla birlikte hareket eden ve onunla birlikte beklenti içinde olan CHP’liler.
Onların U dönüşü, V dönüşü, L dönüşü, geri dönüşü nasıl olacak veya olabilecek?
CHP Genel Merkezi bu ateşin içinden alınan kararlarla bir şekilde çıkar.
Aday adayları bu ateşin içinden alınan kararlara saygı duyarak bir şekilde çıkar.
Ama ateşin içinde kendini atıp, bir aday adayının aday olması için var gücüyle sahada efor harcayan, kendini beklentileri uğruna her zamanki halinden daha heyecanlı olarak gösterenler zor çıkar.
Çıksa bile bağrı yanıklar içinde çıkar.
Sandıkları da yakar!