Şahsen ne kadar çok seçenek olursa kararımın o kadar net olacağını düşünenlerdendim. Daima seçim hakkım olsun ve özgür iradem ile karar vereyim isterim. Örneğin bir arkadaşımla otururken sipariş verecek isem asla "Seninkinden" ya da "fark etmez" diyenlerden değilim. Ancak algılarımız ve kararlarımız ile ilgili psikolojik tabanlı BLİNK adlı kitabı okuduktan sonra seçenekler konusunda düşünmeye başladım. Zira kitap az sonra aşağıda tam metnini de paylaşacağım bir araştırmadan bahşediyor ve diyor ki seçenekler ne kadar fazla olursa bireylerin karar vermeleri o kadar zorlaşıyor ve karar vermekten (satın almaktan) tamamen vazgeçmelerine neden oluyor. çok ilginç değil mi? Ticarette hep çok seçenek sunmanın ve tercihi tüketiciye bırakmanın önemini öğrendik yıllarca, yaa ki nöro-psikoloji satın alma davranışlarımıza yönelik çalışmalar yapana dek.
"Başarılı bir karar verici olabilmek için fazlalıkları atmamız gerekir. Bir ayıklama süreci sekteye uğradığında ayıklamayı beceremezsek veya ayıklamak istemezsek veya çevremiz ayıklamamıza fırsat vermezse, başımız dertte demektir.
Bir deneyde, büyük bir süper marketin içine tadım standı kuruldu. Standda bir süre 6 cins reçel tadıma sunuldu; daha sonra da 24 cins. Amaç, reçel cinslerinin sayısının, reçel satışlarında etkili olup olmayacağını görmekti. Alışılagelmiş kanaat, müşterilerene kadar seçenek verilirse satın alma ihtimalinin o kadar arttığı yolundadır; çünkü zevklerine tam uyan ürünü bulabilirler. Oysa deneyde tam aksi ortaya çıktı. 6 cinsli standda tatmak için duranların %30’u reçel satın alırken, 24 cinslide sadece %3’ü aldı Neden? Çünkü, insanlara fazla seçenek verilirse kafaları karışır ve paralize olurlar. Bir çırpıda karar vermek istiyorsak, sadeliği korumalıyız."
Kitabı okumanızı öneririm. Çok farklı toplumsal alanlarda ve kararlarımız ile ilgili çalışmaları derlemiş yazar.
Benim buradan ulaşmak istediğim sonuç yine ebeveynlik ve çocuklara dair olacak. Biz yeni nesil anne babalar çocuğumuza çok seçenek sunmanın, çok oyuncak almanın, çok madde ile uyarmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Oysa tıpkı reçel deneyinde olduğu gibi odasındaki fazla oyuncak, okunmayı bekleyen fazla kitap, yapılacak çok fazla etkinlik seçeceği de çocuğumuzu tamamen vazgeçmeye itiyor olabilir mi?
Evet kesinlikle öyle.
Az çoktur felsefesini benimsemekte ve sadeleşmekte fayda olduğuna inanıyorum.
Oynayacağı bir kaç oyuncağı odasında bırakarak oyuncak, kitap, materyal rotasyonu yapmanın hem çocuğun seçeneklerini azaltmak hem de daha sonra yeninden oyuncağına kavuştuğunda doya doya oynamasını sağlamak adına önemli olacağını unutmamakta fayda var.
"Lego mu yapalım, bebek mi oynayalım, akülü arabaya mı binelim, bisiklet mi sürelim, oyun hamuru mu modelleyelim, kitap mı okuyalım yoksa parka mı gidelim?" gibi çok fazla seçenek sunduğunuzda çocuğunuzun birini seçmekte zorlanacağı aşikar ve bu nedenle de belki de hiçbirini yapmak istemeyecektir. Özellikle işlem öncesi dönem dediğimiz dönemde net olmak, iki seçenek sunmak (bizim önereceğimiz ve bir birine yakın iki öneri olmasına dikkat edelim) yerinde olacaktır.
Unutmayın çocuğunuzun çok oyuncağa, bol etkinliğe, onlarca seçeceğe sahip olmaktan daha fazla önemseyeceği ve kıymetli olan şey sizinle vakit geçirmesidir. Çocuklarınızla az seçenekli bol nitelikli vakit geçirmeniz dileğiyle...
Not: kitap arka kapak yazısı aşağıdaki gibidir.
GÖZ AÇIP KAPAYINCAYA DEK GEÇEN İKİ SANİYEDE BEYNİMİZDE NELER OLUYOR?
Bir çiftin tartışmasına kulak misafiri olup ilişkilerinin geleceğine dair bir fikre kapıldığınız oldu mu hiç? Maç izlerken bir pasın gol olup olmayacağını anladığınız bir an... Ya da yaptığınız bir iş görüşmesinin ardından işe alınacağınızı düşündüğünüz halde yanıldığınız bir durum...
Elinizdeki kitap, gündelik hayatımızın en küçük bileşenleriyle ilgileniyor: Ne zaman yeni biriyle tanışsak, karmaşık bir durumla yüz yüze gelsek veya güç bir adım atmak zorunda kalsak birdenbire ortaya çıkan anlık izlenimlerin ve kararların içeriğiyle.
,Gladwell, zihnimizin nasıl tepki verdiğini incelediği bu kitabında çok düşünmeden alınan kararların, ince ince düşünülmüş kararlar kadar iyi olabildiği örnekleri çözümlerken, her zamanki gibi madalyonun diğer yüzüne bakmayı ihmal etmiyor ve içgüdülerimizin bize ihanet ettiği anları da sorguluyor. Psikoloji ve nörobilim teorilerinin hayatın çeşitli alanlarından zengin ve yaşanmış örneklerle sınandığı Blink’i okurken kendinize bir adım daha yaklaşacaksınız.
“Roman tadında... Blink, dünyamıza ve benliklerimize dair şaşırtıcı içgörülerle dolu.”