İzmir Barosu Av. Nevzat Erdemir Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyum öncesi Karşıyaka Belediyesi Çocuk Korosu, çocuk şarkılarından oluşan mini bir konser verdi.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan, sözlerine sempozyum öncesi şarkılarıyla dinleyicilere güzel anlar yaşatan Karşıyaka Belediyesi Çocuk Korosu’nun üyesi çocuklara teşekkür ederek başladı.
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nin birçok konuda Türkiye’de ilkleri gerçekleştiren bir merkez olduğunu söyleyen Av. Aydın Özcan, yapılan bu çalışmanın da bu ilklerden biri olduğunu ifade etti. Türkiye’nin bir çok yerinden alanında uzman akademisyen ve uygulayıcıların yer aldığı iki günlük sempozyum süresince çocuk ceza adalet sisteminin güncel sorunlarının enine boyuna tartışılacağını, ve sonuç bildirgesi ile de çocuk hakları konusundaki ülkemizdeki uygulamaları, eksiklikleri ve yapılması gerekenlerin kamuoyu ile paylaşılacağını söyleyen Av. Aydın Özcan ülkemizin genç fikirlere, genç düşüncelere ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve demokrasinin savunulması gerektiğini ifade eden Özcan, “az önce küçüklerimiz burada şarkılarıyla 23 Nisan’da TBMM’nin açıldığını ve padişahlığın son bulduğunu ifade ettiler. Gerçekten cumhuriyet değerlerine Atatürk ilke ve devrimlerine sonuna kadar sahip çıkmamız gerektiğini biliyoruz. Sevindirici olan gençlerimiz ve çocuklarımızın da bunu biliyor ve kalplerinin de bu yönde çarpıyor olması. Cumhuriyet değerlerine, hukukun üstünlüğüne, yargı bağımsızlığına, basın özgürlüğüne özellikle bu dönemde suya olan ihtiyacımız gibi ihtiyacımız var. Bu nedenle bugün ve yarın yapılacak çalışmalara katkı veren başta Yaşar Üniversitesi’ne, değerli akademisyenlerimize, Çocuk Hakları Merkezimize ve siz değerli meslektaşlarımıza, konuklarımıza teşekkür ediyorum. Bu çalışmaların çok başarılı geçeceğine inanıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum” dedi.
Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem ise yapılan çalışmanın önemli bir konu başlığı taşıdığını ve anlamlı bir güne denk getirildiğini ifade ederek, “sizlerin de katkılarınızla çok zengin birikimlerle buradan ayrılacağımıza inanıyorum” dedi.
“Çocuğun Sağlıklı Yaşama ve Gelişme Hakkı İle Uluslararası Boyutuyla Çocuk Ceza Adaleti” başlıklı ilk oturumun başkanlığını İzmir Barosu Genel Sekreteri ve Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. İlke Erol yaptı. Oturumun açılış konuşmasını yapan Av. İlke Erol, uluslararası sözleşmelerde tüm dünyanın üzerinde mutabakata vardığı tek sözleşmenin Çocuk Hakları Sözleşmesi olduğunu ifade ederek, “çocuklar gelişmeleri için, dünyanın daha barışçıl, daha aydınlık bir yer olması için özel korunmaya tabi olmak zorundalar” dedi. Biz bu bilinçle aylar öncesinden bu sempozyum için çalışmalarımıza başladık diyen Av. İlke Erol, “umarım bu sempozyumdan çıkacak sonuçlar ülkemizde çocuk hakları açısından bir ilerleme kaydedecek sonuca ulaşsın” dedi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Özlem Gencer çocuk adalet sisteminin güncel sorunlarına değinerek, çocuğun sağlıklı yaşama ve gelişme hakları ile çocuk ceza adalet sisteminde karşılaşılan sorunlara vakalardan örnekler verdi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Feyza Umay Koç ise konuşmasında çocuk istismarının, fiziksel, sosyal-psikolojik ve diğer etkilerini değerlendirdi. Türkiye Barolar Birliği Çocuk Hakları Merkezi Sorumlu Üyesi Av. Gülcihan Türe çocukların sağlıklı, mutlu yetişmelerini sağlamanın sadece ailelerin görevi olmadığını aynı zamanda devletin de görevi olduğunu, yargılama sürecinde, çocuklara ceza verilmesinden ziyade psikolojik açıdan desteklenmesinin çok daha önemli olduğunu söyledi. İlk oturumun son konuşmacısı olan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Tijen Dündar Sezer ise konuşmasında Çocuk Hakları Sözleşmesi, çocuk haklarına ilişkin diğer sözleşmeler, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin genel prensipleri ve özellikle oturumun konusu olan çocuğun yaşam ve gelişme hakkı ile ilgili uluslararası içtihatlara yer verdi.
Uygulamada Çocuk Yargılaması başlığını taşıyan ikinci oturumun başkanlığını ise Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fevzi Demir yaptı. Ankara Barosu üyelerinden Av. Hasan Erdoğan konuşmasında çocuk suçluluğunu yaratan etkenler, çocuk tutukluluğu ve sonuçları; çocuk ceza sisteminde uygulamadaki aksaklıklarına değindi. Yine Ankara Barosu’ndan Av. Şahin Antakyalıoğlu ise mağdur ve ailelerinin sistemdeki prosedürler yüzünden haklarını aramaktan vazgeçtiğini ifade ederek; Çocuk İzlem Merkezlerindeki aksaklıklara değindi. İzmir 43. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Sabri Usta konuşmasında mağdur çocuğun CMK 236 maddede ifade edilen sosyal inceleme uzmanı eşliğinde dinlenmesi konusunda uygulamadaki yüzeyselliğe değindi. İzmir 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Yusuf Şahin, TCK 31/2 madde kapsamında sosyal inceleme raporlarına dikkat edilmesi gerektiğini ifade ederek Adli tıp raporu ile çelişki olması halinde gidilebilecek yollara değindi.
Çocuğun Cinsel İstismarı ve Erken Yaş Evlilikleri başlığını taşıyan sempozyumun ilk gününün son oturumunu ise İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi avukatlarından Av. Bedriye Kurtuluş Türk yönetti. İlk konuşmayı gerçekleştiren Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cahide Aydın, cinsel istismar tanımı ile ensest, cinsel istismar tiplerine, cinsel sömürüye, cinsel istismara uğrayanlar için risk faktörlerini, topluma ait risk faktörlerini anlatarak, istismara uğramayan çocuklar ile istismara uğrayan çocukların davranış özellikleri arasındaki farklara değindi. Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem “Çocuk kim, istismar nedir?” başlıklı sunumunda TCK 103. maddesine değinerek eşler arasında cinsel saldırı suçunun ayrı bir kategori altında değerlendirilmesi gerektiğine, süreç içerisinde işlenen cinsel istismarın hangi kategoride (yaş bakımından) değerlendirileceği anlamında madde kapsamındaki sorunu ifade eti. Oturumun son konuşmacısı olan Ankara Barosu üyesi Av. Hatice Kaynak ise cinsel istismar suçunun yasada dağınık şekilde olmasının uygulama bakımından da sıkıntılara yol açtığını söyleyerek, Türk Ceza Kanunu’ndaki cinsel istismar suçunun tanımından kaynaklanan sorunlar olduğunu ve rıza ile cinsel ilişki kavramının içinde çocuğun yer almaması gerektiğini ifade etti.
Sempozyumun ikinci günü gerçekleştirilen “Çocuk Koruma Sisteminde Sorunlar” başlıklı dördüncü oturumunun yöneticiliğini Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayşe Havutcu yaptı. İlk konuşmayı yapan Trabzon Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Murat Aydın çocuğu cezalandırıcı değil onarıcı ve çocukların iyileştirilmesine odaklanan bir çocuk adalet sisteminin olması gerektiğini belirterek bunun da sosyal inceleme uzmanlarının çocuk mahkemelerinde etkin bir şekilde katılmalarının sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini ifade etti. Çocuk Mahkemesi psikologlarından Okan Lüleci iş yoğunluğu sebep gösterilerek çocuk mahkemelerinin kapatılmasının en güncel sorun olduğunu ifade ettiği konuşmasında çocukla duruşma öncesi sosyal inceleme uzmanının görüşmesinin önemine değindi. Eski Kamu Denetçisi (Çocuk Haklarından Sorumlu Ombudsman) Av. Serpil Çakın, Pekin kurallarına göre çocuğun tanımına, ombudsmanın tanımına ve özelliklerine, yetkilerine, yurtdışındaki çocuk ombudsmanlıklarının sisteme etkilerine, Türkiye’de ombudsmanlık işlevlerine değinerek, çocuk hakları ihlali söz konusu olduğunda herkesin Ombudsman’ a başvurabileceğine söyledi.
Oturum başkanlığını Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş’ın yaptığı beşinci oturumda ilk sunumu gerçekleştiren İzmir Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdür Yardımcısı Mehmet Dinç İzmir Çocuk Şube Müdürlüğü’nün görevleri ve faaliyetleri hakkında bilgi verdiği konuşmasında suç sonrası görevleri anlamında yasalardan gelen sorumluluklarına, çocuk şube birimlerinde çalışan personelin çocuk alanında eğitimi konusunda hassas olduklarına ancak personel sayısının yeterli olmadığına değindi. İzmir Çocuk İzlem Merkezi’nden (ÇİM) Dr. Özlem Bağ çocuğa yönelik cinsel istismar tanımına yer verdiği sunumunda ÇİM’lerin önemine değinerek, işleyişi anlattı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İzmir İl Müdürü Nesim Tanğlay Bakanlık olarak çalışma alanları hakkında bilgi sundu. Tanğlay, çocuğun korunması anlamında alternatif yöntemler olan koruyucu aile, evlat edinme, kurum bakımına (çocuk evleri, sevgi evleri ve çocuk yuvaları); bu kurumların işleyişine suça sürüklenen çocuklar için çocuk destek merkezlerinin olduğuna ve bu merkezlerin işleyişine değindi. Ceza infaz kurumlarından sorumlu İzmir Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fatih Mehmet Öztürk ise çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumları hakkında bilgi verdiği konuşmasında ceza infaz kurumuna girmeden önce koruyucu ve onarıcı adalet sistemi ile çocukların topluma kazandırılmaya çalışılmasına, infaz kurumuna girmeden önce ve çıktıktan sonra kurumlarla yapılan işbirliği ile çocukların topluma kazandırılmalarının önemine değindi.
Sempozyumun altıncı ve son oturumunun yöneticiliğini ise İzmir Barosu Başkanı Av. Aydın Özcan yaptı. Konuşmacılardan Çocuk Uzlaşma Savcısı Nihal Fındık, yasada çocuklarda uzlaştırma kanuni temsilcilerle yapılır demekte ise de uygulamada kanuni temsilcilere ulaşmanın oldukça zor olduğunu ve vasi atama sürecinin uzun sürdüğünü söyledi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan ise çocukların korunmasının, sadece Çocukların Korunması Kanunu’na bağlanamayacağını, vesayet makamı anlamında da çocukların korunduğunu, çocuk koruma hakkında çok sayıda kanun olduğunu ancak kanundaki önemli eksiklikler nedeni ile de uygulamada ve kanunların yorumunda zorluk yaşandığını dile getirdi. Son konuşmacı Sosyal Hizmet Uzmanı Nihat Tarımeri ise İsviçre’ deki Gençlik savcılığının işleyişine, sosyal hizmet uzmanının süreçteki konumuna ve deneyimlerine değindi. Oradaki uygulama doğrultusunda çok az bir kısmın davaya dönüştüğünü ve etkin kurumlar sayesinde hızlı çözüme ulaşıldığını belirtti. Türkiye’ de yapısal sorunların çok uzun zamandır aşılamadığını söyleyen Tarımeri, sorunun tekrar suç işleyen çocukta aranmasından ziyade başka unsurlarda aranması gerektiğini ifade etti.