Kadınların en sevdiği hobidir başka bir kadının hayatını konuşmak. Ben de kadınım, hemcinslerim kusura bakmasın ama gerçeği söylüyorum. İşim gereği kadınlarla sık iletişimde olduğum için bunun tecrübe ile sabit olduğunu hiç tartışmasız söyleyebilirim.
Bir kaç gün önce üç dört kadın sohpet ediyorduk. Konu evlilikten ve çocuktan açılmıştı. Tanıdık bir kadın ikinci evliliğinde, kendinin ve eşinin önceki evliliğinden çocukları olmasına rağmen yeniden hamile kalmış. Eşi ile sorunları var, çocuklar arasında sıkıntılar var, uyum problemi var, maddi ve manevi bir çok sorunlar var ve bu kadın ailedeki üç çocuktan sonra dördüncü bir insanı dünyaya getiriyor. Niye mi? Sebepleri çok. Bu doğacak çocuğun daha dünyaya gelmeden bir çok yükümlülüğü var. Karı koca arasındakı sorunları bitirecek, kocayı eve bağlayacak, kardeşler arasında “sulh güvercini” fonksiyonunu yerine yetirecek, tüm sıkıntıları giderecek. Bunu duyduğumda hiç şaşırmadım. Çünkü bu toplumlarda cahilliği atlatamayan kadınlar çocuğun bir evliliği kurtara bileceğini düşünüyor, bir erkeği eve bağlamak için dünyaya bir insan getiriyor. Düşünsenize, çocuk büyüdüğünde, beni doğurmaya nasıl karar verdiniz diye soruyor. Cevaba bakın: babanla sorunlarmız vardı, sen doğarsan o sorunlar düzelir diye düşündüm. Ama düzelmedi, daha da çoğaldı.
“Çocuklar olmasaydı bugün boşanırdım”
Kötü giden evliliklerin kaçak cümlesidir bu. Peki hakikati ne kadar yansıtıyor?
Çocuklar duygusal olarak eşleri birbirine yakınlaştırır mı yoksa sorunlu evliliklerde çocuk, eşlerin birbirinden daha da uzaklaşmasına sebep olabilir mi?
Sönen ateşi yeniden alevlendirmek için; eşi eve, evliliğe bağlamak için çocuk yapmak ya da evliliği bitirmemek için çocukları ileri sürmek evlilikleri kurtarabilir mi?
Gerçekçi olmak gerekirse; kesinlikle kurtarmaz!
Özellikle birçok kadın, evliliğiyle ilgili yolunda gitmeyen şeyler olduğunda “belki evliliğimiz kurtulur” diyerek eşi ile konuşmadan bebeğe tek başına karar veriyor ve hamile kalıyor. Zaten problemleri olan çift; gerek hamilelik, gerekse lohusalık dönemini daha da zor geçirerek, yüksek olasılıkla bebeğe yansıtıyor tüm gerginliği. Yani olan, ne yazık ki bebeğe ve onun geleceğine oluyor.
Oysa bebeğe karar verirken anne ve babanın her şeyiyle – psikolojik, maddi ve manevi olarak ebeveyn olmaya hazır olması, mutlu, huzurlu olması, bebeğin geleceğini de etkilemektedir. Çünkü mutlu bebek, mutlu çocuk, mutlu birey olduğunda güzel bir insan olur ve topluma da mutluluk tohumları serper.
Antrenmanlıdır çünkü, mutlu anne ve babasından öğrenmiştir en önemli öğretileri.
Bir bebek evliliği nasıl düzeltebilir ki? Babalık ve ya annelik içgüdüsü kabaracak, baba olduğunu düşünüp kendine çeki-düzen verecek diye düşünüyorsanız, böyle bir şey yok. Olsa dahi çok sürmüyor, nihayetinde o çocuk da büyüyecek ve bebek olmaktan çıkacak. İnsan yine kendi isteğine yönelik “arzuların” peşinden koşmaya devam edecek.
Bir bebekten bu kadar beklenti acımasızca değil mi? Oturup sorunları konuşmak, gerekirse ayrılmak yerine bir insana hayat verip, ona sormadan kendiniz için bunu bir kullanış haline getiriyorsunuz. Farkında değil misiniz? Değişmek isteyen kişi bırakın da sizin için değişsin, bebek için değil. Kendi değerinizin farkında olmanız gerekir.
Özetle; eşlerin başaramadığını minicik bebeğin başarması olasılıksız.
Psikologların çocuklara resim çizdirmesinin nedeni çocukların aileyi daha dürüst göstermesidir. Yanlış anlaşılmasın…