Gerçekten bu kadar kaygı verici bir kavram mı “iletişim”?Ya da “doğru iletişim” için ne yapmalıyız?
Bizler,yani yetişkin bireyler için nasıl insani tüm ilişkilerimizde tüm çıkmazlarımızın,tüm kavgalarımızın,sorunlarımızın ve “anlaşılamama” kaygılarımızın yegane suçlusu nasıl “doğru iletişim” kuramamak ise;inanın çocuğumuz için de bu böyle...Çocuğumuz için bazen düşündüğümüz “-Beni neden anlamıyor?” ya da “- Anlatamıyor muyum?” soruları inanın çocuğumuzun aklından da bizler için tekrarlanıyor çoğu zaman.
Bunu değiştirmek için,yani “doğru iletişimi” çocuğumuzla kurmak için birkaç küçük adımla yola çıkabiliriz.
Öncelikle onları ciddiye alıp,dinlediğimizi ve ne dediklerini anlamaya çabaladığımızı hissettirmeliyiz.Bizimle herhangi bir sorun ya da mutluluklarını paylaşmaya geldiklerinde onlara onları sevdiğimizi,bize her koşulda güvenebileceklerini ve bize soru sorabileceklerini onlara hissettirmeliyiz.Evet her şeyin cevabını bilemeyiz veya bazı soruları nasıl cevaplayacağımıza karar veremeye biliriz.Bu çok normal ve insani.Tıpkı çocukluk gibi anne babalık da zamanla öğrenilen bir olgu.Böyle zamanlarda sadece dürüst olmak yeterlidir.Onlara : “Bu sorunun cevabını araştırıp sana en kısa zamanda vereceğim.” Demek ve ardından gereken araştırma ya da önerileri alarak onlara verdiğimiz sözü yerine getirmek bu bahsettiğim ilişki zincirini sağlamlaştıracak önemli adımlardan biridir.
Çocuklarımız da bizim gibi büyüdükçe elbette hatalar yapacaklar. Onlara hataları karşısında her zaman hata yapabileceklerini ama bu hataların pek tabi ki yargılanacağını ,belirli bedelleri ya da yaptırımları olacağını, ama sizinle onun arasındaki sevginin hiçbir zaman yargılanmayacağını,bu sevginin ve güvenin hep süreceğini onlara göstermeliyiz. Bunu bilmek doğru iletişimi ve anne/baba ile çocuk arasındaki güveni korumanın en önemli yollarından biridir.
Bir başka iletişim taşımız ise “önem” olmalıdır.Bizler nasıl ki kendimiz özel ve öznemli hissetmek istiyorsak;çocuklarımız da bunu isterler.Kendilerini özel,önemli ve bizim tarafımızdan önemsenmiş hissetmeliler.Bu sağlıklı gelişim için şarttır.Eğer biz duygularımızı saklarsak veya gösteremezsek çocuğumuz kendini ihmal edilmiş,önemsiz ve yalnız hissedecektir.Bu önemsenme hissini başka olgularla tamamlamaya ya da önemsenmek için başka yollar bulmaya çalışacaktır.Bu kimi zaman şiddet,kimi zaman arkadaş, hayvan, bitki, oyuncak veya eşyalara zarar verme ya da yalan söylemek gibi tepkilerle gün ışığına çıkan eylemlerdir. Duygularımızı onlara ulaştırmak için çabalamalıyız.Böylece bizim onlara verdiğimiz bu önem hissi onların kendilerini daha güvende,daha mutlu,daha ait hissetmelerini sağlayacaktır.
Tabi bu aramızdaki duygu aktarımını doğru bir şekilde algılayabilmeleri bizim öocuğumuza karşı geliştirdiğimiz empati ile doğru orantılıdır.Onların sosyal hayatlarında sağlıklı ve doğru ilişkiler kurabilmeleri için çocuklarımızda empati becerisinin gelişimine öncelik vermeliyiz.Bunun için “-çok üzücü değil mi?” ya da “- ne kötü değil mi?” gibi “sempati” cümlelerinden kaçınıp; “- sen olsan nasıl hissederdin?” ya da “- sence ne hissediyor?” gibi “empati” cümlelerine yönelmemizde fayda olacaktır.
Bazen velilerimde karşılaştığım bir yanlış tutum da “övgü derecesi” oluyor.Kimi anne/baba çocuğunu “şımarmasın” diye hiç övmezken;kimi anne/baba ise “dünyanın en övülesi çocuğu bizim” diyerek bu dereceyi arşa çıkartıyor.Unutmamalıyız ki; doğru zamanda ve doğru derecede yapılan övgü çocuğumuzun kendine olan güvenini yükseltip başarı cesaretini ona verir ama; yanlış zamanda verilen fazla övgü ve aşırı güven sosyal yaşamda çocuklarımızın kendilerini gördükleri yer ile çevrenin onlara biçtiği yer arasındaki farkları arttıracak olan bir probleme yol açacaktır.Evde veya aile ortamında övgü eksikliği ya da aşırı övgü ile yetişen çocuğumuz ,sosyal hayatında bunun farklılığını görecek ve bir tutarsızlık arasında kalacaktır.Bu durum çocuğumuzun kaygı düzeyini arttırarak problemlerle baş edebilme becerisini olumsuz etkileyecek ve onu sorunlar karşısında yanlış tutumlara yöneltecektir. İşte bu yüzden övgümüzü ölçülü kelimeler ve bu ölçü ile tutarlı davranışlarla göstermeliyiz onlara.
Çocuklarımızla aramızdaki doğru iletişimi etkileyen bir engel de çocuğumuza yaptığımız "etiketler”dir. Mesela “-yaramaz!”,”-yalancı!”,”tembel!” gibi etiketler bir süre sonra çocuğumuzun bu etiketleri normalleştirip ,bu etiket algılarının onda yerleşmesine sebep olacaktır.Ayrıca çocuğumuza var olan durumun sürekli söylenmesi;örneğin , “- çalışmıyorsun!” ,”-çok yavaşsın!” ,” – pasaklısın!” , “ yemiyorsun!” gibi söylemler bu algıların çocuğumuzda büyümesine ve yerleşmesine neden olacaktır. Bu etiketlerden kaçınmak doğru iletişim için çok önemlidir.
Doğru iletişim çocuklarımızı hazırladığımız hayat yolunda, daha sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştirmek için en önemli aracımızdır.İşte bu yüzden küçük ama doğru adımlarla büyük ve sağlam bir yol inşa etmek mümkün.İlk adımı atmakla başlayalım;sonrası yolun keyfini çıkartmak olacaktır.
Ve unutmayın:
Mutlu bir aile için;
Çocuğumuz için kendimize küçücük bir zaman ayıralım…