KONTROL ÇIKAN NESİLLER
Nasıl da övünür olduk öz saygısı yüksek çocuklar yetiştirdiğimiz için yeni nesil ebeveynler olarak değil mi? Kendine oldukça fazla güvenen, öz saygısı fazlaca gelişmiş “Ben Nesli” yetişiyor günümüzde. Hatta bizler de “Ben” Neslinden nasibini almış ebeveynleriz belki de.
Peki bahsettiğimiz, eğitim programlarında her daim öncelik verdiğimiz, ebeveyn olarak eğitimci olarak olmazsa olmaz dediğimiz öz saygının, öz güvenin içi ne kadar dolu? Bu kendi mutluluğunu her şeyin önünde tutan, “ben” odaklı ve kendisini severek yetiştirdiğimiz çocuklar ne kadar toplum bilincini, ahlak kavramını, öz değerleri bilerek yetişiyor?
Kendisini, çıkar ve mutluluğunu ön plana çıkardığımız, her dilediğini istediğinde temin ettiğimiz, kuş sütünü eksik etmediğimiz çocuklarımız hayatta karşılarına engeller çıktığında ne kadar mücadele edebiliyor, nereye kadar pes etmeden büyük küçük iş demeden çalışabiliyor? Arkadaşları, akranları, akrabaları ile çıkarları çatıştığında; her hangi bir başarısızlık karşısında nasıl çözümler üretiyor? Pekii; yetiştirdiğimiz yeni nesil toplumsal konulara ne kadar duyarlı, siyasi olarak ne kadar sorguluyor, ekonomik politik olarak gelişmeleri ne kadar önemsiyor, kollektif bilince ne denli katkı sağlıyor?
Hiç düşündünüz mü belki de kendine saygısı yüksek, özünü seven ama duyarsız toz bulutları yetiştiriyor olabilir miyiz? Bazen düşünüyorum acaba “ayıp” kavramı ne zaman yok denecek kadar azaldı diye. Sakın bana yok canım yeni nesil “ayıp” kavramına, kolu komşuya, akrabaya, örfe adetlere çok duyarlı demeyin çünkü inanmam. Bizler bile pek çok değerin yok olduğu bir neslin çocukları olarak büyüdük ve şimdilerde dünya küçülüp küreselleştikçe tamamen yok olmaya yüz tuttu bence. Elbette “elalem ne der” diye yaşamaktan bahsetmiyorum, ama toplumsal belli normlar konusunda hassasiyetimiz ne?
Yüzde yüz bireyci bir toplum haline geldik. Kişisel ihtiyaçlarımız, kişisel beklenti ve isteklerimiz her şeyin ötesinde günümüzde. Öyle olunca da haliyle çocuklarımızı tamamen bireyci-kendine odaklı yetiştiriyoruz. Aman çocuğumuz mutlu olsun diye etrafında helikopter gibi dolaşıyor, bir dediğini iki etmiyoruz. Hatta ebeveynlik yaşısında iş öyle hal aldı ki bırakın çocuğunuzun mutlu olmasını, kimseden geri kalmamasını daha kendi ayakkabısını bağlayamayan, kaşıkla çorbasını içemeyen Küçük prens ve prenseslerle dolu dört bir yanımız. Bir prens-prenses algısı ile büyüyen çocuklarımız her şeyi elde edeceklerine, mükemmel olduklarına, zeki olduklarına öyle inanıyorlar ki, onlardan daha iyisi nasıl olsa yok edasında dolaşıyorlar kendi pembe-mavi çevrelerinde. Dünya onlar için var ve elbette ki “tüm insanlar onlara uyum sağlamalılar bakışı ile. Oysa hala nitelikli üniversiteler belirli sayıda öğrenci almakta, hala şirketlerin sadece bir CEO’ları var yani toplumsal-eğitsel ve ekonomik düzende bir değişiklik yok. Yani kendine çok güvenen, çok mutlu olanlardan ziyade çok çalışıp, azimli olan ve referans mektupları güçlü niteliklerle dolu olanlar kabul ediliyor belli başlı üniversitelere (Türkiye’de her ne kadar bu referans işi torpil olarak algılansa da ODTÜ hala sadece başarılı öğrencileri alıyor bünyesine mesela). Anlatmak istediğim şu ki; çocuğun öz saygısı-güvenine o kadar odaklanıp o kadar çocuk odaklı hale geldik ki bu başarının, terbiyenin, ahlaki değerlerin, vicdani öğelerin önüne geçer oldu. İşte o toz bulutundaki prens ve prensesler gerçek hayata adım attıklarında her istediğini elde edemeyebiliyor. Parası olsa da, prestiji bir eğitimi, sevdiği kızı mesela ya da aşık olduğu erkeği para ile satın alamayacağına göre kaybetmeye tahammül edemiyor ve ver elini depresyon. Hoş geldin evladım gerçek hayata! Stress ile baş edebilmeyi, bir şeylere ulaşmak için emek vermek gerektiğini, dünyanın salt kendisi etrafında dönmediğini yani hayattaki yeri ve konumunun algıladığı gibi olmadığını gören bireylerin sayısının git gide artmasıdır belki de son dönemlerde psikolojik viral salgının nedeni.
Sevgili anne babalar yapılan onlarca, yüzlerce araştırma, inceleme gösteriyor ki içi boş öz saygının çok da geçerliliği olmadığı gibi narsist, doyumsuz ve depresif bir ergen ve yetişkin olmalarına neden oluyor çocuklarımızın. Kendilerini her şeyin üzerinde tutan günümüz neslinin pek çok açıdan değerlendirildiği bir kaynak kitap “BEN NESLİ”. Dünya genelinden örnek ve araştırma sonuçlarını yazmışlar benim okurken dudağım uçukladı resmen. Madde bağımlılığı …vb bilimum bağımlılığın, suç oranlarının, boşanmanın, intiharın, depresyonun ve psikolojik pek çok sorunun tavan yapmasının bir nedeni de çocuklarımızda ince ince beslediğimiz narsizm aslında. Kendine her şeyi layık gören, ahlaki olarak gelişememiş, vicdani sorumluluğu kazanamamış, empati yoksunu “öz değerli” ama iç denetim yoksunu çocuklar yetiştirmemek adına çocuğa sınır koyma noktasında ailelerin çok dikkatli ve örnek olması gerekiyor diyeceğim de acaba biz ebeveynlere kim örnek olacak?
Not: Bu makalenin eski bir formunu okuyanbiranne.blogspot.com blog sayfamda 2017 yılında yazmıştım , o günlerde günceldi . Aradan geçen 2 yılda çok daha fazla ihtiyacımız olduğunu düşünerek yeniden kaleme aldım.