Pazar gecesinin en güzel rüyası zenginlik içinde olduğunu görmek, Pazar gündüzüne en güzel uyanmanın şekli kendini zengin olarak görmek.
Zenginlik nedir?
Âlimin birisine dönemin zenginlerinden birisi gitmiş. Âlime demiş ki, ‘Ben çok zenginim, hayır işleri yapmak istiyorum, amel defterime bu hayırlarımı işlenmesine vesile olur musunuz?’ demiş.
Âlim, ‘Zenginden almayı severim ama bakalım sen gerçekten zengin misin onu görelim’ demiş.
Adam âlimin bu sözüne atlayıp, ‘500 Altınım var, zenginim’ demiş.
Âlim, adamın lafı bitince yüzüne bakıp, ‘Peki 1000 Altın’ın olmasını istemez misin?’ demiş.
Heyecanlanan adam, ‘Tabi ki isterim, hem da daha çok hayır işleri yaparım’ demiş.
Âlim, bu sözleri duyunca adamın yüzünden yüzünü çekmiş, ‘Sen fakirsin senden bir şey alamam’ demiş.
Zenginlik nedir? diye sorunun en güzel cevabı işte bu satırlarda gizli.
Zenginlik, ‘Bana bu yeter’ dediğin yerdedir.
Daha da dediği, daha da fazlasını istediği yerde insan zengin değil, fakirdir.
Eskilerden günümüzde yaşanan bir olayı da anlatayım.
Adamın birisi elinde olta ve taburesiyle sahile iniyor, denize oltasını atıp balık tutuyormuş.
Ama bunu her sabah gelip, yapıyor, tuttuğu, bazen de tutmadığı balıklarla gününü tamamlıyormuş.
Sahilevleri’ni bilirsiniz.
Trilyonluk lüks villaların olduğu Sahilevleri’ni.
İşte o sahilde her gün balık tutmaya çalışan adamı, trilyonluk villaların birinde yaşayan 70 yaşlarında bir yaşlı adam balkondan her gün izleyip durmuş.
Yaşlı adam bir gün dayanamayıp, balık tutan adamın yanına gitmiş.
‘Evladım her gün seni takip ediyorum, yaşın genç, çalışıp, çabalayıp, bir şeyler yapacak zamanını niye burada boş boş, balık tutmaya çalışarak geçiriyorsunuz?’ demiş.
Yaşlı adamı denize bakarak dinleyen genç adam, ‘Dayı sen bugüne kadar ne yaptın? Nasıl bir hayat yaşadın bana anlatır mısın?’ demiş.
Yaşlı adam, başarı dolu hayatını kısa özetle anlamaya başlamış.
‘Bir ayakkabı dükkânım vardı. Orada özel ayakkabılar yapmaya başladım. Sonra özel ayakkabılarım çok tutulunca yan tarafına ayrı bir satış mağazası açtım. Sonra bir mağaza, bir mağaza derken ayakkabı üretimi için fabrika açtım. Mağazalarımın sayısı çoğaldı, fabrikalarım bir iken üç oldu, beş oldu.’
Genç adam, denizdeki oltasını takip ederken, ‘E dayı, sonra ne oldu?’
Yaşlı adam, ‘Sonra yaşlandım. Çocuklarım işin başına geçtiler. Bana da dinlenmem, denizi seyretmem için buradan bir yazlık aldılar. Gündüz, gece balkonuma çıkıyor denize seyrediyorum’
Genç adam yaşlı adamın bir daha sözün keserken, tuttuğu balığı yavaş yavaş çekerken, ‘Dayı sen 70’inden sonra hayatı seyretmeyi, denizi seyretmeyi, keyif almayı öğrenmişsin. Allah uzun ömür versin daha ne kadar seyredersin bilemem ama ben 35 yaşımda denizi seyretmeye, hayattan keyif almaya, hayatı sevmeye başlamışım. Öbür tarafa gittiğimizde sence hangimiz daha keyifli bir hayat yaşamış olacağız?’ dedi.
Uzun lafın kısa özeti; zenginlikten, çok zengin olmaktan, çok çalışmaktan, hayatı kaçırmaktan, hayatı keyifsiz hale getirmekten kaçının.
‘Zenginim’ demesini bilin!
Mutlu pazarlar!