Bugün ki köşe yazım Bursa'da bulunan Cumalıkızık Köyü. Peki nereden gelmiştir Cumalıkızık adı, içinizde bilen vardır eminim. Eski Osmanlı döneminde vadi içlerinde sıkışıp kalan dik yamaçları olan köylere bu yörede Kızık adı verilirdi. Eğer bir köy tarım için fidye ve fidan gibi üretimde bulunuyorsa buna fidyekızık yada dere yatağında ise derekızık adı verilirdi. Cumalıkızık ise toplu halde Cuma namazının kılındığı bir köy olduğu için adını Cumalıkızık olarak almıştır. Diğer köylerden tek farkı ise günümüze kadar doğal halini koruyabilmiştir.
Cumalıkızık merkeze tam olarak 6 dakika uzaklıkta bulunuyor. Köye yaklaştığınızda aracınızı ilk gördüğünüz otoparka bırakmanızı tavsiye ederim. İleride yer bulmak için uğraş vereceğinize biraz yürüyerek köy havası almalısınız bence. Diğer turistik yerlerde bulabileceğiniz bir çok hediyelik eşya burada da karşınıza çıkıyor. Fakat el yapımı cevizli ekmek bence tercih edilmeli. Hem hediyelik hemde yemelik. Köy halkı toplam 270 haneden oluşuyor. Ancak hepsi evlerini turizme açmış durumda. Yöresel yemek yiyebileceğiniz evler haline gelmiş. Bir kısmı ise pansiyon olarak hizmet veriyor. Zaten sezonun yıl boyu olduğu düşünülürse kimse köyde rahatça evinde kalamıyor.
Birkaç ünlü dizinin çekildiği bir köy üstelik. Hangisi olduğunu söylemeye gerek yok gidince hepsini göreceksiniz. Şahsen dizilerle ilgilenmediğim için ben es geçtim. Evlerin renkli ve tarihi görüntüsü sımsıcak bir köy havasını size hissettiriyor.
En kötü yanı ise bir saatte köyün tamamını iyice gezmiş oluyorsunuz. Ara sokaklarda bolca fotoğraf çektirebilirsiniz. Hangi köşeden ne çıkacağını tahmin etmek güç. Dediğim gibi köy dik bir yamaca kurulduğu için evlerde kısa aralıklarla dar bir alana inşa edilmiş. Bunun en güzel örneği ise cinçıkmazı sokağı.
Dünyanın en dar sokağı olarak bilinen bu sokak gerçekten bir sokak görevi görüyor. Yani köyün diğer kısmına geçmek için kullanılan bir sokak. Sokağın bu kadar ünlü olması sadece dar olmasından kaynaklanmıyor. Hikayeye göre köy, Rumlar tarafından işgal edildiğinde bu sokağın cinler tarafından yönetildiğini ve kimsenin geçemeyeceği hikayesini yaymışlar.
Ve sokak sayesinde köy işgalden kurtulmuş. Sokak tek yönlü kullanılmak zorunda. Çünkü karşıdan biri geldiğinde sokakta geçişmek mümkün değil. O yüzden önce sokağı kontrol edip öyle geçiyorsunuz. Tabi birde fotoğraf çektirmek isteyenler trafiği felç edebiliyor. Sokağın çıkışındaki türk sinemasının aktörlerinin fotoğrafları asılı küçük bir kafe sizi karşılıyor. Bence güzel bir sürpriz olmuş. Ancak metrekareye düşen insan sayısı çok fazla olduğu için daha tenha kafeler tercih edilebilir.
Cumalıkızık’ta mutlaka uğramanız gereken yerlerden biri eski evler olmalı. İçlerinden birini seçip girebilirsiniz. Bir çoğu Unesco dünya mirası listesinde zaten. Ben karşıma çıkan ilk eve girdim. Küpeli ev, tam 700 yıllık. Ve 14 kuşaktır aynı aile tarafından kullanılıyor. İçeride bir çok eski eşyalar görebilirsiniz. Ancak en ilginç olanı bir tıp kitabı. Sanrım karaciğerin için gösteren bir resim çizilmiş kitabı açık vaziyette sergiliyorlar. Yatak ve sandalyeler gerçekten gördüğüm en eski eşyalar. Ayrıca mutfakta kullanılan eşyaların hepsi birer hazine sayılır.
Son olarak eleştirilecek birkaç konudan bahsetmeliyim. Köyde rahatça gezmeniz giderek imkansız hale gelmiş. Herkes kendi mekanına sizi ısrarla çağırıyor. Bunu yapmasalar daha çok müşteri kazanacaklar, keşke bunun farkına varabilseler. Ben birkaç yere girdim ancak servis biraz geç kalınca kalkmak zorunda kaldım. Böyle bir yerde olmaması gereken bir işletme anlayışı sergiliyorlar. Fakat fiyatlar çok abartı değil en azından buradan tam not verebilirim.
Sonuç olarak gelin görün isterim, özellikle bahar ayında gelebilirseniz doğanın taze kokusunu iliklerinize kadar hissedeceksiniz… Bu hafta sizlere Dracula kalesini tanıtacaktm. Ancak kendimi doğaya bıraktığım için size Cumalıkızık düştü. Nasip haftaya umarım…
Çok Gezin, Çok Okuyun ve Çok Sorun..