İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Ülkemizin tarihinin en kritik dönemlerinden birinden geçtiği şu son yıllarda bizim pusulamız yine milletimizdir. Eğer milletimiz herhangi bir hususta bize istikamet gösteriyorsa, bize düşen o yolda yapabileceğimizin en iyisini ortaya koymaktır.
* Cumhuriyet adına Cumhur'u Ankara caddelerine sokmayanlar seçime girmeden iktidara girmenin yolarını arayacak durumdalar. Seçim demek, millete gitmek demektir. Bizim muhattabımız milletimizdir. Onun mahalle ve köylerdeki temsilcileri de sizlersiniz.
* Türkiye'yi batılı bir ülke olarak tanımlarsanız doğru söylersiniz ama eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye'yi doğulu bir ülke olarak tanımlarsanız yine doğru söylersiniz ama yine eksik ifade etmiş olursunuz. Tüm tanımların doğru ama eksik olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.
* 650 yılı aşkın süredir kesintisiz bir şekilde Avrupada medeniyetimiz ve kültürümüzle varız. Avrupa genelinde 5 milyon vatandaşımız yaşıyor.
* Türkiye'yi Batılı bir ülke olarak tanımlarsanız eksik ifade etmiş olursunuz. Türkiye'yi Doğulu bir ülke olarak tanımlarsanız eksik ifade etmiş olursunuz. Gerçekten de tüm tanımların doğru ama eksik olduğu bir coğrafyada yaşıyoruz.650 yılı aşkın süredir Avrupa'da varız ve var olmaya devam edeceğiz. Trakya'daki şehirlerimizi bir kenara koyup Avrupa genelinde 5 milyon vatandaşımız yaşıyor. Yüz binlerce vatandaşımız geleceklerini orada kurdular. Bizi oradan kovmaya Avrupa devletlerinin gücü yetmez. Biz Avrupa'da misafir değil ev sahibiyiz. Hedefimiz kökü mazide olan atiyi kurmaktır.
* AB ülkemize söz verdiği ama kasıtlı olarak tutmadığı adımları attığında biz de iyi niyetimizi göstereceğiz. Artık tek taraflı adım atma dönemi bitti. Artık ne kadar ekmek o kadar köfte. Bize ne verirseniz bizden o kadarını alırsınız. AB'nin peşinden koşmaya niyetimiz yok. 53 yıl oyalandık. Avrupa kendi üzerine düşenleri yaparsa biz verdiğimiz her sözün arkasındayız. Aksi takdirde kendileri bilirler.
* Türkiye doğuyu ve batıyı, kuzeyi ve güneyi kucaklayan bu zengin mirası üzerinden kendisine yeni bir gelişme inşa etmeye çalışıyor. Pek çok saldırıyı da göğüslemek zorunda kalıyoruz. 15 Temmuz Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı'ndan beri gördüğü en sinsi ve alçak saldırı olarak tarihimize geçmiştir. 15 Temmuz hem bir darbe girişimi, hem bir işgal teşebbüsü, hem de bir terör saldırısıydı.
* Bu ihanetin üst düzey yöneticilerinin çoğu yurt dışına kaçtı. Dürüstseniz neden kaçtınız? Demek ki suçlular. Suçlarını bildikleri için kaçtılar. Bu kişilerin sığındıkları ülkelere baktığımızda asıl niyetin ne olduğunu çok daha iyi anlıyoruz. Bu insanları eğer bu ülkeler bağırlarına basıyorsa hepsi de suç ortağıdır. Hukukta buna yardım ve yataklık denir. Bu ülkeler bunu yapıyor. Yeri geliyor bunlara yardım toplama çadırları kuruluyor.