Hatırlayanlar vardır belki… Çocukken okulda Atatürk’e mektup yazardık. Yeni öğrendiğim okuma yazmamla özenle kağıdımı, kalemimi hazırlayıp yazardım mektubumu. Bu vatanı bize böyle bıraktığı için teşekkür edip, ilerde okuyup büyük bir insan olacağım diye anlatırdım kendimi.
Şimdi kalemimi hayallerim için değil, gerçekler için alıyorum elime.
Atam…
Hayalim insanlık adına hep bir şeyler başarabilmekti. İyi bir gazeteci olup, insanları hep gerçeklerle yaşatmaktı amacım ama ben bu ülkede bunu yapamadım.
Çünkü bu ülkede doğruyu söyleyeni hapse atıp, işini doğru yapanı değil menfaatlere uyanı işe aldılar.
Yardım kampanyalarını piyonlarına, gerekli makamları akrabalarına dağıttılar.
Fakir ve zengin ayrımını en uçlara taşıyıp bir sınıf oluşturdular. Bu sınıfın en altına koyduğu vatandaşın üzerine basa basa en tepeye çıktılar.
Yani hayallerimizi de çaldılar.
Ama… Aması koca bir hiç.
Bir din adamının “bilime verdiği desteğe” bile şaşırdığımız bir dönemde kalakaldık biz.
Onlar bize ne mi yaptı?
Orta doğuya umut olan hükümet, bizlerin umudunu elinden aldı.
Senin tüm gücünü ortaya koyup aldığın Hatay’ı görmezden gelerek ölüme terk etti.
Depremde ölen vatandaşı, öksüz ve yetim kalan çocukları ya da enkaz altında kalıp kurtarılmayı bekleyen binlerce vatandaşı değil, yapılan bağışların peşine düştü.
Bizler ise…
Bizler şu ana kadar doğruları söylemekten kaçtık. Ama neden kaçtık?
Belki demir parmaklıkların arkasında olmamak için; belki de bunu da atlatacağız diye kaçındık.
Ve şimdi demiri bile olmayan evlerin arasında sıkıştı kalbimiz.
Bizler Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan TÜRK vatandaşları olarak; belki bir Suriyeli ya da Afgan kadar yardıma muhtaç olamadık.
Belki de ötekileştirilen biz olduk ama bize bunu yapan ne bir terör örgütü oldu ne de Amerika'nın oyunları.
Maalesef ki biz, bize armağan ettiğin Cumhuriyetin içinde öksüz ve yetim kalan çocuklar olduk…
Biz bu ülkeyi bir gül bahçesi yapmak istedik.
Biz bu ülkede dünyanın en güzel güllerini de yetiştirmek istedik.
Bize bu gül böyle yetiştirilmez de dediler. Ve haklılar, çünkü biz bu gül bahçesinin toprağını temizleyemedik!