Rüzgâr enerjisi sektöründe Türkiye’nin ilk online eğitim ve belgelendirme fırsatı sunan platformu Windbaba’nın Stratejik Çözüm Ortağı ve Akredite Kobi Danışmanı Bülent Yüce, 2020 yılında dünyada 86 bin 900 Megavat (MW) gücünde karasal rüzgâr türbini devreye alınırken, deniz üstü RES’lerdeki kurulumun 6 bin 100 MW seviyesinde gerçekleştiğini söyledi.
Global Rüzgâr Enerjisi Konseyi (GWEC) verilerine göre 2025 yılında karasal RES pazarın yıllık 88 bin 300 MW’a, deniz üstü pazarının ise dört kat artışla yıllık 23 bin 900 MW’a yükselmesini beklediklerini kaydeden Yüce, İzmir’in bu sektördeki altyapısı ve kümelenme başarısı ile rahatlıkla üretim üssü olabileceğini söyledi.
Kurulu güç ve üretim altyapısı ile “rüzgâr enerjisinin başkenti” olan İzmir’in, Türkiye’de kurulu dört rüzgâr türbin kanadı fabrikasının tamamına ev sahipliği yaptığını hatırlatan Bülent Yüce, şu değerlendirmeyi yaptı:
“AVRUPA’DA BİLE İZMİR GİBİ BİR ŞEHİR YOK”
“İzmir 4 kanat fabrikasının yanı sıra üç ayrı kule ve bir jeneratör fabrikasına da ev sahipliği yapıyor. Avrupa’da dahi yenilenebilir enerjide bu ölçekte kümelenen başka bir şehir bulunmuyor. Bugüne kadar edindiği üretim tecrübesi ile İzmir; Karadeniz, Ege ve Akdeniz havzasındaki 30’dan fazla ülkeye doğrudan üretim yapabilir konumda. Türkiye’nin sıfır noktasında olduğu, buna karşılık en az 30 bin Megavat potansiyel kurulu gücü olduğu Deniz Üstü RES pazarına odaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Biz de bu gerçekten hareketle eğitim programlarımızda odak konularımızın arasında deniz üstü RES projelerini almış durumdayız. Ege, Akdeniz ve Karadeniz; derin denizler olmaları nedeniyle bugüne kadar deniz üstü RES kurulumuna sahne olamadı. Ama teknoloji baş döndürücü hızla ilerliyor. Artık rüzgâr türbinleri ölçek anlamında büyümeye başladı. Kanatlar 80 metrelerin üzerine çıkıyor, kuleler daha da büyüyor. Deniz tabanına çakılı olmayan yüzer deniz üstü rüzgâr türbinleri kısa zamanda dünya denizlerinde görülmeye başlanacak. Türkiye olarak çevremizdeki denizlerdeki bu dev potansiyelin farkında ve bir parçası olmalıyız. Türkiye’de konuşlu şirketler milyarlarca dolarlık bu üretim pastasından yararlanmalı, değer zincirinde aktif olmalılar.”