Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Düzce'nin Gölyaka ilçesinde 04.08'de yaşanan depremin 5.9 büyüklüğünde olduğunu açıklarken, deprem İstanbul gibi çevre illerde de hissedildi. Depreme gece uykusunda yakalanan çok sayıda vatandaş büyük panik yaşadı. 35 kişinin yaralandığı açıklanan depremle ilgili uzmanlar da uyarılarda bulundu. İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da deprem esnasında yapılması gerekenlere ilişkin bilgi verirken Düzce depreminin Marmara Bölgesi’nde beklenen büyük deprem öncesi uyarı niteliğinde olduğunu ifade etti.
"MARMARA’DA BEKLENEN BÜYÜK DEPREMİN BİR UYARICISI"
Düzce'de yaşanan depreme ilişkin değerlendirmelerde bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi Afet Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "İnsanlar depreme uykuda yakalandığı zaman tabi önce bir ne oluyor diye anlamaya çalışıyor, depreme yakın olan bölgelerde B dalgası alttan küt diye vuruyor. Belli bir zaman sonra S dalgası gelip sallamaya başlıyor. Genellikle biz uzaktakiler sallanmayı hissettik. Dolapları sabitlemeyenlerin üzerine dolaplar, gardıroplar devrildi, işyerlerindeki bütün mallar döküldü. Düzce Depremi şunu gösterdi; 1999’da yapısal stokta bir yenilenme oldu ama oradan fazla bir ders alıp da yapısal olmayan tehlikeleri eşyalarımızı sabitlemeyi yapmamışız, en çok şikayet oradan geliyor. Bina sağlam olacak sonra eşyaları sabitlemiş olmamız lazım. Varsa sağlam bir sıra, masanın altına girmemiz lazım, yanına değil. Deprem olurken ki o sesler, çığlık atanlar, binanın çıkardığı sesler bazen zihinsel kontrolümüzü kaybedebiliriz. Türkiye’den en büyük hatalardan, doğru bilinen yanlışlardan biri; deprem sonrası okullar, sınıflar, işyerleri çıkış kapılarına hücum ediliyor. Hiç kontrol edilmeden otomatik bir tahliye prosedürü çok yanlış. Önce bir tahliye yollarının güvenli olup olmadığını kontrol etmek lazım. En az binanın yüksekliğinin yarısı kadar binadan uzak durmak gerekiyor. Bu depremler İstanbul civarı, Marmara’da beklenen büyük depremin bir uyarıcısı. Biz bugünden itibaren depreme hazır mıyız, binamız sağlam mı düşünmemiz mutlaka sağlam olmayan binaları terk etmek gerekiyor. Düzce depreminin bize anlattığı bir şey de şudur; ovaları boşaltmamız lazım. Ovalar bizim için üstü açık bir fabrika. Ev yapmaya uygun değildir çünkü buralardaki toprak alüvyonlu yapı deprem dalgalarını kuvvetlendiriyor, daha yıkıcı hale geliyor" dedi.
"ACİLEN İLK YARDIM EĞİTİMİ ALINMASI GEREKİYOR"
Deprem öncesi ve sonrasına ilişkin yapılması gerekenlere yönelik konuşan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Düzce’deki depremi Marmara Bölgesi’nde beklenen depreme yönelik bizim için ilahi bir uyarı gibi düşünebiliriz. Türkiye’de bir de afet çantası miti çıktı, insanlar bavul hazırlıyor. Depremle beraber sırtına alıp kaçmaya çalışıyor, böyle yanlış şeyler de oluştu. Böyle bavullar hazırlamak, onları afette sırtlayıp kaçmak gibi şeylerden vazgeçin. Deprem bittikten kontrol ettik, yangın varsa küçük yangınları bizim söndürmemiz lazım. İtfaiyenin gelip o kadar yangını söndürmesi mümkün değil. İlk yardım eğitimini herkesin alması lazım, özellikle Marmara Bölgesi’ndekilerin acilen ilk yardım eğitimi alması gerekiyor. Deprem küt diye vurdu, ilk 3 saniyede doğru yerde doğru bir şekilde çök, kapan, tutun yapıp depremin bitmesini bekleyebilmemiz gerekiyor. 3 dakika sonra varsa ihtiyaç ilk yardım ve yangın söndürme yapmamız gerekiyor. 30 dakika sonra da artık konu komşu evinde bir problem yoksa birbirine yardım etmeye çalışıyor. Burada da yerel afet gönüllüsü eğitimleri çok önemli. Bu bölgede daha kırılması beklenen bir fay hattı yok. Bir sürü artçı deprem olduğu için bu öncüydü ve artçılarıyla birlikte gitti. Panik yapmamak için tatbikat yapmak gerekiyor. Evde, iş yerinde, oyun şeklinde de olsa çocuklarla beraber tatbikat yapmak lazım. Geçen 12 Kasım’daki tatbikat düşünce olarak çok iyiydi. Ama bazı şeylerde geliştirme yapmak lazım. Bu tatbikatlar yılda bir ulusal yapılabilir ama işyerlerinde okullarda evlerde birkaç ayda bir yapılması lazım, her tatbikat paniği yüzde 50 azaltır" şeklinde konuştu.
"ÇÜRÜK KONUTLARIN BİR AN ÖNCE ELDEN GEÇİRİLMESİ LAZIM"
Marmara Bölgesi'nde beklenen büyük depremin Türkiye için yıkıcı etkiler oluşturacağına işaret eden Prof. Dr. Kadıoğlu, "Çok şey yapılıyor ama maalesef bina stokunda hala çok büyük sıkıntı var. Geçenlerde bir yerde gördüm 50 bin binadan bahsediyor, 50 bin binanın yıkıldığı yerde afeti yönetemezsiniz. 100 bine yakın binanın da ağır hasar alması bekleniyor. Ne yol ne de bu afeti yönetecek insanlar hayatta olacak. Bazı yerlerde kentsel dönüşüm var ama tam olmadı, ulusal bir seferberliğe dönmedi. Bu bina stokuyla biz eğer büyük depreme yakalanırsak bu Türkiye için bir beka problemi haline gelecek. Gayri milli hasılamızın 3’te 1’inin kaybolması, büyük bir sosyal ekonomik problemle karşı karşıyayız. Bu çürük konutların bir an önce elden geçirilmesi deprem yıkmadan bizim onları yıkıp hayatta kalacak şekilde insanları hazır hale getirmemiz gerekiyor. Yoksa Türkiye bunun altında kalacak gibi korkuyorum. Allah göstermesin bu çok büyük bir tehlike, problem. İstanbul, Marmara Bölgesi veya Türkiye diyelim büyük kıyametini bekliyor. Okyanusları geçmeye çalışırken Marmara Denizi’nde boğulabiliriz. İstanbul’da beklenen deprem tolere edilebilir, yönetilebilir bir deprem, risk değil. Biz riski indirgemeden, yönetilebilir seviyeye düşürmeden hazırlık yapıyoruz. Bu biraz kendimizi kandırıyoruz gibi oluyor. O yüzden lütfen bu bina stoku için bir acil durum ilan edilmesi lazım" ifadelerini kullandı.