Ormandaki malikanesinde/
böğürtlen kokulu gagasıyla.
Sağa sola laf yetiştirirken buldu onu/
söz yalayıcılar.
Bir gün önce erketelik yaptığı tilkiyi/
moralize ederken.
Damdan düşmüş haliyle zor nefes alan bukelemun/
zehirli sarmaşık dalında höykünüyor.
Ormanda tas kayıp/
yusuf'un tahıl ölçeği birilerinin zürih çuvallarına karışmış.
Baykuş çok depresif/
yığınla serçe buğday aramakta asgari.
Orman delik deşik edilmiş/
boğazda konuşlanmış çekirge sürülerince.
Üst üste binlerce kat çıkmış plansız/
kızıl termitler.
Nefes almakta zorluk çeken kelebekler/
kimin umrunda, duysun baykuş.
İç geçiriyor peygamber böcekleri/
ormanda yaşamak zor.
Baykuş bir doluya koyuyor elindeki kutsalı/
bir boşa daldırıyor yabasını.
Ellerinde cevizlerle sabah akşam koşturan sincaplar/
tedirgin.
Ceviz aslanın ağzında bu devirde/
kurbağadan ders alıyor bir bizon.
Ayışığında yanmış kanatlarıyla ordan oraya/
huzur taşıyan güvercin.
Köstebeklerin halayları var gürültülü/
yön çiziyor akbabalar güneye doğru.
Çoktan göç başlamış kuzeye/
orman yavaş yavaş ıssızlaşıyor.
Kantoron otu taşıyan beyaz kuğular/
bir bir avrupa havuzlarına doluyor.
Ormana hep doğudan ve güneyden hevesliler geliyor/
tütün tiryakisi, ormana yabancı.
Tepeden tırnağa binlerce lacivert tüylü baykuşcuklar var/
güneşin batmasını bekliyor kuytuda.
Ateşböcekleri var bir bir kayaların üzerinde/
kayaların oğlu gibi dirençli.
Demirden örülü bir geçiti eritmeye çalışan/
bir anka kuşu.
Küllerinden ödünç veriyor depresif baykuşa/
bilinsin istiyor gökyüzünün huzuru...
Av. Yusuf AKIN/16.06.2022/İzmir