2011 yılında genç yaşta kanserden dolayı yaşama veda eden ünlü şair Didem Madak, dostları tarafından İstanbul Kadıköy'de anıldı. KÜLTÜR KENTLER BİRLİĞİ Başkanı Hakkı Gümüştaş önderliğinde düzenlenen etkinlikle anılan Madak'ın şiirlerini dostları okuyarak ünlü şairi andılar.
Dar CEPHE Art Galeri sahibi Mustafa Uçan, bu sanat evini İstanbullu sanatseverlerin buluşma yeri haline gelmesi için çabaladıklarını dile getirirken, gelen konukları ve sanatsever dostların buluşmasından çok onur duyduğunu belirterek "insansız sanat olmaz" dedi.
Hakkı Gümüştaş, anmaya gelen şair dostlarını ve dostlarını tanştırdı. Özellikle anmaya İzmir'den katılan Harun Cici ve Erkan Sevinç dostlarını bu etkinlikte görmekten çok mutlu olduğunu söyledi.
Katılımcılar arasında Şafak Orbay, Yudum Avşar, Gönül Dilek, Fahriye Yağcılar, Zekiye Dolgun, Hakan Yıldırım, Hulki Yıldırım, Deniz A. Tüzün ve adını bir çok DİDEM MADAK dost ve arkadaşları şiirlerini okuyarak anılarını anlatarak örnek kadın şairliğini vurguladılar.
Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi
Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum.
Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya malolacağım.
Ben bir bodrum kat kızıyım bayım
Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
Fakat korkuyorum. Birazdan da
Kırk üç numara ayakkabılarınızla
Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
Bu iyi olmaz bayım!
“Gün akşam oldu” diyorum
Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
Cam kırıkları yiyorlar
Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde
Rengarenk yap-boz parçacıkları
Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
Hayır, sanırım sabahı bekleyemem
Bilmiyorum.
İnsanlar rüyalarını acilen anlatmalı.
On dört yaşındaydı ruhum bayım
Bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
Protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
Gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
Protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
O ara içimde çiçeklerden oluşmuş
bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
Sinemalarda da “organzm gıcırtıları” oynuyordu
Kaçmaya çalıştım. Olmadı.
Bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı
Ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
Neyse işte
Ben her filmi hatırlarım
Sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
“Sofi’nin tercihini” seyrederken çok ağlamıştım.
Öpüşen Guramilerle ilgili bir film yapsalar
Onu da mutlaka hatırlardım.
İnsan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
Hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
Bir “eşya toplayıcısıyım” bayım.
Büyük gemiler de yok artık bayım
Büyük yelkenler de
Büyük kağıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
İşte az önce bir karabatak daldı suya
Bir süredir de kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu ara hiç konuşmuyor bayım.