Sakin ve sükûnet içinde, düşüncelerin şovlardan daha öncelikli olduğu seçim atmosferine alışık değiliz ama hepimizi beklediği, istediği ve düşündüğü bu.
Binlerce insanın hayatını kaybettiği, binlerce insanın yaralı olarak tedavi gördüğü, milyonlarca insanın evinden ve maddi, manevi varlıklarından yoksun kaldığı bir durumdayız çünkü.
Depremin yıkıcı etkisi 11 ilde olduysa da, psikolojik etkisi 81 ilin tamamın yayılmış durumda.
Seçimin doğal olarak iki önemli karakteri var.
Birisi seçmen, diğeri seçilen.
Seçmen kısmından bakarsak olaya seçim atmosferinde kimin seçildiği, kimin seçilmediğinden çok psikolojik olarak hala yaşadıkları, oturdukları, uyudukları konutların sağlamlığı konusunda ciddi, sorunsal bir düşünce var.
Bu düşüncenin nedeni de asrın felaketinde yüksek katlı binaların, kartondan üstü üste konmuş kutular gibi yıkılması, çökmesi ve yok olması.
Sosyal medyada herkesin deprem anı ve deprem sonrası olarak gördüğü görüntüler ister istemez insan psikolojisinde, ‘Yaşadığım, oturduğum, uyuduğum konut güvenli mi?’ sorusunu akıllarda bıraktı.
Yüksek katlı binaların yıkılması ve yok olmasının yanında, o yüzsek binaların bulunduğu zeminlerin sağlım olup, olmadığı sorusu da beraberinde geldi.
Dağların sağlam zemin olduğu, ovaların gevşek ve depremi daha çok hisseden, hissettiren zemin olduğu gerçekliği uzun yıllar insanın yaşamsal birçok fonksiyonu kolay olduğu için tercih edilen, halk deyimiyle, düz alanda, düzlük alanda, yorulmadan gidip, gelinen yerlerin konut alanı olarak tercih edilmesini de ne kadar yanlış olduğunu gösterdi.
Yüz yıllar önce henüz bu kadar gelişmiş bilgi ve teknolojiye sahip olmayan insanların şehirleri dağlara ve dağ eteklerine kurmasının nedeni bir yandan düz alanları tarımsal alan olarak kullanması olduğu gibi diğer yandan da dağların her anlamda fiziki güvence vermesiydi.
Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de seçilmek isteyenin hedefi seçmen sayısının yoğunluğuna bağlı olarak dikey yapılar olacak.
Yani çok katlı binaların olduğu, çok seçmenin var olduğu yerler.
İşte o seçmenin karşısına çıkan seçilmek isteyen, seçmenin yüzüne baktığında yukarıda söylediğim psikolojik hali ve düşünce halini görecektir.
Elinde oyu bulunan seçmenin aklında, ‘Deprem olursa içinde yaşadığım, oturduğum ve uyuduğum bu çok katlı binaya ne olur? Evim ayakta kalır mı? Ben yaşar mıyım?’
Bu soruya, ama kısa vadeli, ama uzun vadeli seçilmek isteyenin mutlaka bir cevabı olmak zorunda.
Seçmen adeta can derdindeyken, canını, canlarını düşünürken elindeki oyu ideolojik olarak istemek yeterli olmayacaktır.
Deprem, çürük zemin, çürük binaların içindeki insanları ideoloji olarak ayırt edemiyor!