İlk okulunuzu anımsıyor musunuz? Peki ilk öğretmeninizi? Neler öğrendiniz okulunuzda?
Düşününce neler geliyor aklınıza? Binanın ne kadar görkemli ya da eski olduğu, duvarların iç karartan grisi mi? Ya öğretmeniniz? Genç, güzel, bakımlı mıydı yoksa yaşlı, sade ve kendi halinde mi?
Aslında hiç birinin bir önem yok. Biliyor musunuz geçmişte okuduğunuz okul ya da öğretmenlere dair anılarımız fiziki koşullardan bağımsız anılar şeklinde depolanıyor zihninizde. Neden mi? Çünkü bizler neler öğrendiğimizi değil hissettiğimiz duyguları anımsıyoruz. Kendimizi yetersiz hissettiren, mutsuz eden birinin fiziki özellikleri ya da ne öğrettiği aslında çok da önem arz etmiyor. Bizde o kişi ile ilgili depolanan duygu bize hissettirdikleri oluyor. İşte o nedenle insanlarla iletişimde hele ki öğretmen - öğrenci ilişkisinde öncelikli kriter öğretmenin çocuğa kendini değerli ve önemli hissettirip hissettirmediğidir.
Hiç kimse önemsenmediğini düşündüğü kiş ile sağlıklı iletişim kuramaz ve kurduğu ilişkide mutlaka sorunlar yaşar. Profesyonel hayatta (ast-üst ilişkisi, öğretmen- öğrenci, iş veren ve işçi…vb) zorunlu olarak sorunsuz iletişimi devam ettirmek için çaba sarf etse bile ilerleyen zaman dilimlerinde geçmişe dönüp baktığında o tatsız ve olumsuz duygu kayıtları su yüzüne çıkacaktır.
Her ne kadar olumsuz, yetersiz ve önemsiz duygular zamanla hafızalarda kaydını sürdürse de işin iyi tarafı olumlu ve kişiyi özel hissettiren duygular da aynı şekilde depodaki yerini mutlaka alır. O nedenle kişler arası iletişimde ne söylediğiniz, nasıl söylediğiniz kadar karşınızdaki kişiye kendini nasıl hissettirdiğiniz de büyük önem taşır.
Kişinin tam anlamıyla verimli olması için birlikte çalıştığı ve iletişim içinde olduğu bireylerin olumlu duygular hissettiriyor olması büyük avantajdır böylece hem keyifli bir çalışma ortamı doğacaktır hem de kişiler arası sağlıklı iletişim kurulabilecektir.
Şahsen bir çok profesyonel kurum ve kuruluşun verimliliğin artması için çok yüksek yatırımlar yapmak yerine insan ilişkileri odaklı eğitimler vermelerinin ve duyguların dilini kavrayan, sağlıklı iletişim kuran ve kişilere kendilerini değerli ve önemli hissettiren yöneticiler istihdam etmeleri daha etkili sonuç verebilir. Bu durum elbette eğitim sektörü için çok daha önemli ve elzemdir çünkü söz konusu olan bir ömür boyu etkilenecek olan çocukların gelecekteki kişiliklerine damga vuracak olan öğretmenlerin motivasyonunu bire bir etkileyecek ve öğrencilerine davranışlarını şekillendirecektir.
Kısaca işin özü şudur: Balık baştan kokar. İyi bir yönetici motivasyonu yüksek ve öz değerliliğinin farkında öğretmenler ile çalışır ve olumlu hisseden öğretmen de geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza olumlu anılar bırakır. Böylece dönüp ardına baktığında mutlulukla gülümseyen, sağlıklı bir nesil yetiştirilebilir.