Türkiye'de Hayvansever eziktir.
Sanki ayıpmış gibi, sanki suç işliyor gibi hep çevreye karşı bir ezik durur.
Kedi köpek beslerken birinin gazabına uğrayabilir. Veya hiçbirşey olmasa bile, bakışlar huzursuz edebilir.
Aslında yapılanın, fakire yardımdan, sakata yardımdan farkı yoktur.
İnsana yaparsan alkış, hayvana yaparsan hakaret bulursun karşılığında. Türkiye de hayvan sevmenin karşılığı budur.
Hiç bir hayvansever yoktur ki, bir hayvansevmez ile sorun yaşamamış olsun.
Hayvanı seven herkes o yoldan geçmiştir. Yemeği koyarken bile bir suçlu gibidir. Aman kimse birşey demesin, aman kimse rahatsız olmasın diye diye yemeği verir gider.
Bugün yürürken bir kedi evi gördüm ve ne kadar ezik olduğumuzu o zaman anladım ben.
Kedi evini görmem epey zor oldu ama. Çünkü kedi evini yoldaki bir ağacın arkasına saklamış bir hayvansever. Hangi ruh haliyle hangi düşüncelerle yaptığını o kadar iyi anlıyorum ki.
Aman elalem rahatsız olmasın, aman kimse kızmasın, yerinden etmesin diye saklamış oraya belli. Yoksa sağda solda dünya kadar yer var. Kedi evi değil kedi villası yaparsın. Ama yok. Yapamazsın çünkü onu orada istemeyen dünya kadar hayvansevmez var.
Sadist var yani. Hayvansevmezin benim lugatımdaki karşılığı budur.
Bir kedinin minicik evini, bir köpeğin bir kap yemeğini istemeyen, rahatsız olan sadisttir. Bu iyiliğe engel olan herkes sadisttir.
Çoklar, çok fazlalar. Sayıca bizden fazlalar.
Ama sanki sayımız onların yüz katıymış gibi çıkıyor sesimiz. Öyle güçlüyüz ki.
Şaşılacak birşey aslında. Bu kadar hadsize, sevgisize karşı sesimizin yükselişi sevgimizden.
Bu kadar kanunsuzluğa karşı, haklarını öyle bir koruyoruz ki.
Hepimiz avukatız. Hepimiz gazeteci, hepimiz derneğiz.
Gerektiğinde konuşmayı biliyoruz, korkusuzca savaşıyoruz.
Cezası verilmemiş suçun gazeteciliğini yapıyoruz. Sosyal medyada hepimiz kırk yıllık gazeteci gibi haberi öyle bir yayıyoruz ki, suçluya cezalar kesiliyor. Çünkü isyan ediyoruz, bağırıyoruz, anlatıyoruz.
Sokaktaki sessiz çocuklar için kavga ediyoruz.
Hayatında ses yükseltmemiş hanımefendiler bile eli maşalı cazgıra dönüyor.
Hepsi sevgimizden.
Gücümüz sevgimizden.
Sevgisizliğinizle savaşmak üçüncü dünya savaşına hazırlanmaktan daha zor. Ama savaşıyoruz işte.
Biz de isteriz ki, arkamızda kanunlar olsun, kapı gibi, demir gibi kanunlarımız olsun.
Öyle sağlam olsun ki, hiç kavgaya gerek olmaksızın kanunumuza güvenip hakkımızı arayalım. Henüz o kanun elimizde değil. Olacağını ümit ediyoruz. Ama o ümitler de yine suya düşüyor. Yıllardır kanun bekleyen bizler, yine olmadık saçma maddelerin kavgasına takılacak. Yine yıllar alacak. Biz itiraz edeceğiz onlar dur bir bakalım diyecek. Ona bakılacak buna bakılacak derken o kanun tasarısı tozlu rafların üzerindeki yerini alacak.
Katiller, sapıklar suçlar işleyecek. Cezasını çekmeyecek.
Kanun diyeceğiz, yürüyeceğiz, isyan edeceğiz, bağırıp çağıracağız.
Kendimiz çalıp kendimiz söylemek misali, kendi çapımızda dertleneceğiz yine.
Bütün meseleler hayvanlardan önemli hale gelecek. Her zamanki gibi.
Türkiye'de hayvansever olmak zor. Ama hayvan olmak daha zor.
Çünkü sokakta olmak, zor şartlarda hayatta kalmaya çalışmak zaten zorken, bir de insan faktörü ile savaşmak zorundalar.
Ezik olmaya gerek yok o yüzden. Biz doğru olan tarafız. Sırf başkaları doğruyu beğenmiyor diye ezilip bükülmemize hiç gerek yok. Doğru yoldayız.
İyilik hep doğrudur çünkü.
Yemeğinizi verirken başınız dik olsun. Kediye evini koyarken kamuflaja gerek duymayın.
Doğru yoldasınız, doğru yoldayız.