Doktorlara, mesleklerinin yaşantımızı direk ilgilendiren bilgilerinden dolayı her zaman saygı duymuşumdur. Bir şeyi bildiklerini kesin olan bu meslek sahiplerinin, bazen gördüğümüz ve kabul edemediğimiz olaylarda şiddete maruz kalmalarına ise her zaman gazeteci olarak, medya kuruluş olarak karşı durmuşuzdur. Canımızı teslim ettiğimiz, canımızı olası bir tehlikeden koruyan insanın, bilgisine, becerisine ve bize olan iyiliğine başka türlü de sahip çıkılmaz. Ancak bazen kantarın topuzunu kaçtığı zamanlarda, ne kadar bilgili ve beceri sahibi olsalar da, toplumun üstünde olmadıklarını, ahlakın üstünde olmadıklarını, adaletin üstünde olmadıklarını düşünerek gerekli kamuoyu adına gerekli olan tepkimizi de haber yaparak, köşe yazısı yaparak vermekten de geri durmadık. Gazeteciliğin bize tüm insanlar adına yüklediği sorumluluk tam olarak bu. Bugün bütün doktorlara saygımı, sevgimi bir kez daha yenileyerek yazımın bundan sonrası satırlarına başlamak isterim. Zira bundan sonrası satırlarında, yazımın konusu doktora ne saygım kaldı, ne sevgim. Op. Dr. E.D. Kadınların cinsel uzuvları üzerine cerrahi operasyonlar yapan, estetik üzerine operasyonlar yapan cerrah doktorumuz. Hangi kadın, nasıl ve neye göre cinsel görüntü istiyorsa, Plastik Cerrah . E. D, ona göre müdahale ediyor ve gerekli meme düzenlemesini cerrahi müdahale ile yapıyor. Konu kadın olunca, kadının cinsel uzuvlarından birisi olunca ister istemez, konunun ahlaksal ve toplumsal boyutları oluyor. Eski Türk filmlerinde gördüğümüz klasik bir kültür sahnesi aklıma geldi. Kadın doktora gitmek istemez. Doktorun erkek olmasından dolayı. Onun sağlık sorunları olduğunda doktorun vücuduna dokunmasının günah olmadığı, dinen onu günaha sokmadığı anlatılırdı. O klasik sahneyi düşünürken Op. Dr. E. D’nin, kadının cinsel uzuvlarıyla ilgili bilgilendirme, öğretme, önerme ve müşteri çekme girişimlerini sosyal medya hesaplarında görünce, filmlerin klasik sahnesinin tarih olduğunu anladım. Kadın doktoru konusunda düşünce gelişimi sağlamamış olsa bile, Op. Dr. D, kadın konusunda oldukça tehlikeli bir boyuta, birilerinin dur arkadaş bunları da yapamazsın diyeceği boyuta geçmiş bile. Buradan satırlara yazamayacağım kadına ait cinsel organlar var. Yazsam, basın kanununu gereği suç işlerim. Ahlaken de toplumda sorgulanırım. Ancak Op. Dr. E.D. hanımefendi, yazmakla kalmayıp, sosyal medya hesaplarından kadının cinsel organlarının fotoğraflarını yayınlayıp, kötü hali, iyi hali, en iyi hali, en kötü hali, olmazsa hali, olsa hali, ne güzel hali, ne kötü hali diye koymuş. Bazılarını üç boyut çizimle, bazılarını bizzat kadın ve cinsel organlarının obje olarak kullanarak. Hem de sosyal medya hesabına. Yani adını yazan, kadın yazan, cinsel organ yazan her yaşta, herkesin görebileceği bir alanda. O fotoğrafları gören 17 yaşındaki bir ergen kız ve erkeğin ne düşüneceğini az çok hepimiz tahmin ederiz, 7 yaşındaki bir çocuğun henüz gelişmemiş psikolojisiyle nasıl baş ederiz bilemiyoruz. 25 yaşındaki bir kız ve erkeğin, hangi düşüncelerle bakacağını tahmin edebiliriz de, yaşı 60’ın üstüne çıkmış torun, torba sahibi, dinin de, imanında insanların ruhsal dengeleriyle nasıl baş ederiz bilemiyorum. Op. Dr. E.D. hanımefendiye mesleğinden ve kadın olmasından dolayı saygımızı yitirmiyoruz, ama ondan da toplumun genel ahlak kurallarına karşı saygılı olmasını beklememiz gerekiyor. Muayene odasında kendisine gelen kadınla özelinde her şeyi paylaşabilecekken, ticari kaygı içinde, daha çok müşteri yaratma telaşı içinde ahlak kurallarını hiçe sayan, fotoğraf ve karikatürlerle belki daha çok para kazanabilir ama o parayı keyifle harcayabileceği sağlıklı düşünen bireyler topluluğu bulamayabilir? O zaman şu soruyu sormak da geç kalmış oluruz.
Doktor bu ne?
Son Not: Köşeme konu etmeden önce Op. Dr. E. D.’ye bu fotoğraflarla ilgili mail yoluyla görüş ve bilgi sordum. İstedim ki, benden, bizden, toplumdan farklı ne düşünüyor bilelim. Ancak cevap vermek yerine herkesin ulaşabildiği sosyal medya hesaplarını bizlerin görmemesi için engellemeyi tercih ettiler.
Ona da saygımız var.
Bu köşe yazısına istinaden bir cevabı olursa, elimizdeki ve elindeki sosyal medya fotoğraflarını da ekleyerek bize gönderirse, basın kanununun izin verdiği ölçü de hepsini yayınlayacağız.
Göndermezse, biz yine basın kanunun izin verdiği ölçüde kamuoyuyla biraz daha bu konuda bilgi ve belge bilgi paylaşacağız.
Bu bizim mesleki sorumluluğumuz.
Gazeteci olarak insanı ve insanın oluşturduğu toplumu korumak.
Bu konuyla ilgili Ticaret Bakanlığı ve İl Sağlık Müdürlüğü umut ediyoruz ki gereğini yapacaktır.