Merhaba sevgili Medya Ege dostları. Bugün konumuz Don Kişot. Bu romanı hepimiz biliriz. Dünyanın en çok okunan romanlarından biridir. Kahramanımız taşralı bir soyludur. Okuduğu efsanelerin de etkisiyle bir şövalye haline bürünür ve kötüleri cezalandırmak için yola çıkar. Hayalindeki düşman yel değirmenleridir. Yaptıklarıyla alaya alınır tabi çünkü artık yaşlanmıştır, zaman ilerlemiştir ve kendisi de bir düş dünyasında yaşadığının farkında değildir.
Bugün sonuç vermeyecek her şey için don kişotluk yapma cümlesini kurarız kişilere. Boş şeylerle uğraşma demek isteriz. Aslında bir taraftan da mücadelenin simgesidir don kişot. Bir çağın kapanışını yeni bir çağın başlangıcını temsil eder. İdealist bir bakış açısına saygı duruşudur bu eser.
Don Kişot romanının bize verdiği birçok mesaj vardır. Nasıl okumak istediğimize karar vermeliyiz sadece. Boşa çabalama mı yoksa mücadeleyi bırakma mı ?
Mesela iyi bir aşk yaşamak için inancımız ne kadar? Buna ne kadar gönül verdiniz? Bugün belki etrafımızda saldıracak bir yel değirmeni yok ama çevresel faktörlerimiz var. Çabuk vazgeçen bir toplum olduk. Bu olmazsa yenisi gelsin mantığıyla tükete tükete yaşıyoruz sevgileri de. Hatta çevremiz de destekliyor bu öğretiyi. Don kişotluk yapma diyorlar size.
Peki sevgi ne o zaman. Bir kişinin varlığına gösterdiğimiz saygı ve hassasiyet değil mi? Gerçek sevgi, ilgiyi dostluğu, şefkati içerir. Varlığımızın farkındadır karşımızdaki kişi. Bizi dinler, hoşgörü gösterir, olduğu gibi kabul eder. Karşılıklı olması ise harikadır. Yaşamın tadını çıkarmanızı sağlar.
Böyle anlamlı bir aşkı elde etmek için mücadele etmeye değmez mi? Belki Don Kişot sonunda vazgeçmek zorunda kaldı. Ama bu süre zarfında hep mutluydu. İnancını sonuna kadar kaybetmemişti.
O zaman bu yüzyıl insanını kendini sorgulaması gerekiyor bence. Don Kişotvari aşklar deyip alaya almaktansa kitabı başka bir açıyla ele alıp yaşadığımız anlamlı ilişkilere sahip çıkmalıyız.
Çevresel faktörlere takıldığımızı hepimiz biliyoruz dostlar. Ancak başkasına çok saçma gelen şeyler bize gelmeyebilir. O zaman sorgulamak daha mantıklı değil mi? Neden bir başkasının aklıyla hareket edelim?
Mutlu olmak kişiseldir, bize aittir. Nasıl mutlu olacağımızı da ancak biz bilebiliriz. Mutluluğumuzun elimizden alınmasına izin vermemek gerekir diye düşünüyorum.
Diyorum ki bir ilişkiyi anlamlı kılan kişinin düşünceleri ve yaptıklarıdır. Alay edilen bir don kişot olmak pahasına, öncelikle anlam kazandırmak için ne yapmamız gerektiğine bakabiliriz. İnanın bazen sırf çabalamadığımız için öyle anlamlı ilişkileri heba ediyoruz ki. Biz elimizden geleni yapalım, olmuyorsa da nedeni vardır. Anacak olacağı varsa da ilişkilere tuğla koymayı öğrenmeliyiz sevgili dostlar. Şairin de dediği gibi ‘’Hayat kısa, kuşlar uçuyor.’’ Siz ne yaparsanız yapın hayat devam edecek. Anlamlı bir hayat yaşamak hepimizin hakkı. Eğer bu aşksa neden olmasın!