Panelde suyun yaşamsal öneme sahip olduğunu bununla birlikte gitgide ticari bir meta haline geldiği vurgulandı.
Moderatörlüğünü İzmir Barosu üyesi Av. Enis Dinçeroğlu’nun yaptığı panele, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Türkay Baran, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Deniz Kızılsümer Özer ve Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhlis Öğütçü konuşmacı olarak katıldı.
Panelin Açılış konuşmasını yapan İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Av. Mustafa Çetin, Kent ve Çevre Komisyonu’nun Baro’nun en yoğun çalışan komisyonlarından biri olduğu dile getirerek, komisyonun Mayıs içerisinde bu konuda geniş kapsamlı bir çalışma daha yapacağını söyledi.
Panelin moderatörü olan Av. Enis Dinçeroğlu, hızla küreselleşen dünyada suyun bir ticari meta olarak özelleştirilmesi ve özelleştirmenin yanı sıra pazarlanmasının söz konusu olduğunu söyleyerek, artık kaynakların da satılmasının gündeme geldiğini ifade etti.
İKİ MİLYAR İNSAN SU KITLIĞI YAŞIYOR
Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Türkay Baran, dünyada taşkınlar, kuraklıklar ve su kirliliğinin giderek arttığını, son 25 yılda yaklaşık dört milyar kişinin taşkın, kuraklık ve fırtınalardan etkilendiğini dile getirerek, “bütün bu felaketlerde en fazla etkilenen toplum kesimi yoksullar, kadınlar, çocuklar ve engelliler” dedi. Dünyadaki mevcut ormanların 2/3’ünün, yine sulak alanların da 2/3’ünün bozulmuş durumda olduğunu ifade eden Baran, iki milyara yakın insanın su kıtlığı olan bölgelerde yaşadığını, ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’nun da böyle bir coğrafya olduğunu ifade etti. Dünya üzerindeki atık suların %80’inin ön arıtma dahi yapılmadan akarsulara ve denizlere boşaltıldığını ifade eden Prof.Dr. Türkay Baran, “dolayısıyla en temel kaynaklarımızı yok ediyoruz” dedi.
Sunumunda çok taraflı çevre sözleşmelerinden bahseden Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Deniz Kızılsümer Özer ise çevrenin her konuyla ilgili olduğunu, o yüzden bu alanda çalışacak temel bir uluslararası kurum kurmanın çok zor olduğunu dile getirdi. Doğal kaynakların korunmasına ve dünyadan sürdürülebilir bir şekilde yararlanılmasına ilişkin ilk sözleşme olan Ramsar Sözleşmesi’nden de bahseden Prof.Dr. Deniz Kızılsümer Özer, sözleşmenin hükümetler dışı bir örgüt tarafından yürütüldüğünü, bu durumun da yeterince güçlü olmasını engellediğini söyledi.
SU, BEDELİ ÖDENEREK SAHİP OLUNAN TİCARİ BİR META HALİNE GELDİ
Son olarak konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhlis Öğütçü ise Dünya Su Konseyi, IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların da katkısı ve etkisiyle arz odaklı bir anlayıştan talep odaklı bir anlayışa gidildiğini, bu durumun da suyu sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının konusunu oluşturan bir kaynak olmaktan çıkarıp ancak bedeli ödenerek sahip olunabilen ticari bir meta haline dönüştürdüğünü ifade etti. Öğütçü sunumunda, “ne yazık ki ülkemizde üstün kamu yararı denildiğinde madencinin, sanayicinin, ekonominin gerektirdiği yarar öne alınmakta, ekolojik yarar göz ardı edilebilmektedir” dedi.
Panel sonunda İzmir Barosu Saymanı, aynı zamanda Kent ve Çevre Komisyonu Sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Av. Muammer Erçoban konuşmacılara plaketlerini sundu.