Düşünen hiçbir varlık engelli değildir
Bugün sizinle bir arkadaşımın yazısını paylaşmak istiyorum. Yusuf Miço. Kendisi 30 yaşında, Kırıkkale’de yaşıyor. Kas ve kemik hastası. Amatörce fotomontaj resim yapıyor, şiir ve hikaye yazıyor. O’nu hayata bağlayan en büyük iki şey; Allah’a inancı ve Beşiktaş sevgisi. Öyle hayat dolu ki, görmeseniz engelli olduğunu anlamazsınız bile. O, bu yazıyı, 3 Aralık Engelliler Günü’nde yazmış. Ama her zaman söylerim, “Bir şeyi seviyorsak, değer veriyorsak, onun günü saati olmaz. 3-5 saat yazıp çizmek, onunla ilgili konuşmak yerine, onun önemini her daim bilmeli, hep değer vermeli, sevip saymalıyız.”
“Arkadaşlar, bu yazımda, alışılagelmişin dışında hep şikayetlerden değil de, biraz da affınıza sığınarak, çözüm önerileriyle, engelli kardeşlerimi de eleştirmek istiyorum. Şikayetlerimizi bir söyleyelim desem, söylenenler hep aynıdır; bozuk yollar, yüksek kaldırımlar, aşılması zor kapı eşikleri, ulaşılması zor kamu binaları, yani engel çok ama tek suçlu yetkililer değil arkadaşlar. Bu işte bizler de suçluyuz. Sorunu yaşayan, bir takım şeylerin bizler için engel olduğunu düşünün bizlersek eğer, çözüm üretip yetkililere ulaşmalıyız.
Şikayet en kolay yöntemdir. Engelimizin arkasına sığınıp beklemek, engel kelimesinin gerçek anlamını taşımaktadır. Bana göre sadece tüketmek yerine, biraz da biz üretelim, çalışalım. Kimse bizden fazla bir şey istemiyor. Elimizden geleni yapalım. Bize geri dönüşümü mutlaka olacaktır. Üreten insan kesinlikle engelli değildir. Üretirken maddi çıkar beklemeden, maneviyatı daha çok ön planda tutarak çalışmalıyız çünkü maddiyat geçici, maneviyat kalıcıdır ve insan hayatında daha önemlidir.
Kendisini işe yaramaz engelimle ne yapabilirim diye düşünen kardeşlerimize etraflarına bakmalarını ve engelin sadece fiziki bir eksiklik olduğunu, düşünen, fikir üreten hiç kimsenin engelli olmadığını birkaç örnekle belirteyim.
Aşık Veysel (görme engelli), Metin Şentürk (görme engelli), İsmet İnönü (işitme engelli), Hafız Kani Karaca (görme engelli), Eşref Armağan (görme engelli ressam), Timurlenk (beden engelli), Topal Osman (beden engelli), Beethoven (işitme engelli müzik dehası), Stephen Hawking (ALS haatası), Turan Yalçın (işitme engelli yazarımız)....
Yukarıdaki saygın kişiler ve aklıma gelmeyen niceleri ülke için, insanlık için çalışmış ve çalışıyorlar, sözleri, eserleri hala dillerde. Tüm bunlar engelli olmanın biz istemediğimiz sürece, bizi hayattan koparamayacağının en büyük ispatıdır.
Kendi kapasitemizi kendimiz Dışarıdan bizler hassas, dayanıksız görünebiliriz. Toplumdaki bu önyargıyı silmek için evlerden çıkıp, bu dünyada bizlerin de yaşadığını, ve bizlerin de evlere hapis olmak yerine topluma karışmamız gerektiğini belirtmek isterim.
Buradan sevgili işveren kişilere de seslenmek istiyorum. Kapınıza iş için gelen engelli kardeşlerimizi ne kötü konuşmalarla, ne de ellerine 3 5 kuruş vererek yollamayınız.
Kötü üslup; yaşama zevkinden alıkoyacağı gibi toplumdan da uzaklaştıracaktır. Para verip yollamak ise, hazırcılığa iteceği gibi dilenciliği meslek edinmesine teşvik edecektir.
İş konusunda 2 alternatif belirtmek isterim; Akülü tekerlekli sandalye kullanan kardeşlerimizin araçlarının arka kısmına reklam vererek, hem topluma bir engelli kardeşimizi kazanmış olurlar, hem de bu sayede reklamları yapılmış olur. Alışveriş merkezlerinin dağıttıkları broşürleri engelli kardeşlerimize dağıttırarak yardımcı olabilirler.
Bence birbirimizden öğrenecek çok şeyimiz var. Tüm insanların, birbirine saygı ve sevgiyle davrandığı, bencillikten, egodan arınmış, dünyada yaşayan herkese ve tüm varlıklara merhamet ettiği ve empati duyduğu, kötülüklerden uzak, barış dolu bir dünyada yaşamak istiyorum artık.