Bu hastalığın literatürdeki adı Ischemic Teat Necrosis (ITN). Çoğunlukla ilk doğumunu yapmış düvelerde görülen bir hastalık.
Meme başının memeye birleştiği yerde bezelye çapında bir yara ile başlıyor. Daha sonra o bölgeye kan gitmiyor. Kan gitmeyen bölge nekroze oluyor. Meme başı o bölgeden kopuyor ve şiddetli bir kanama meydana geliyor.
Hastalığın tam olarak sebebi ve buna ilişkin olarak da tam olarak tedavisi bilinmiyor. Bilinen kadarıyla bu hastalığı inceleyelim; Hastalığın adını ilk kez İngiliz veteriner hekim, sığırcılık uzmanı Roger Blowey 2004 yılında Vet. Record Dergisi’ndeki bir yazısında koymuş. Sorunu oluşturan etkenin bir Spirochaeta olan Treponema olduğu bildiriliyor.
Vakalardan Treponema vincentii, T. phagadenis, T. denticola, T. putridum, T. phylogroups izole edilmiş. En çok bulunan ise T. phylogroups. Araştırmalar esnasında Bovine Herpesvirus’da aranmış. Fakat negatif çıkmış. Treponema’lar sığırların Digital Dermatitis = DD = Mortellaro Hastalığı’nın etkeni. Yani sığırların ayaklarında hastalık yapan mikroorganizma bu hastalığın da etkeni olarak karşımıza çıkıyor.
Hastalığın oluşumunda bölgedeki yoğun tahrişin (irritasyon) etkisi olduğu düşünülüyor. Düvelerin kendilerini emmeleri, başka hayvanların düveleri emmeleri, emerken çiğneme, dişleme gibi tahrişler mikroorganizmanın bulaşmasına zemin hazırlıyor. Bulaşmada altlıkların, meme başlıklarının, sağım ekipmanlarının ve barındırma şeklinin de etkili olduğu tahmin ediliyor.
DD (Digital Dermatitis) vakalarında hissedilen çok kötü koku aynı şekilde bu hastalıkta da hissediliyor. Bu koku da Treponema enfeksiyonu olduğunun belirgin bir kanıtı olarak gösteriliyor.
ITN (Ischemic Teat Necrosis) hastalığı çoğunlukla düvelerde, bazen de ineklerde görülüyor. Holstein-Frezian ve Jersey ırklarında daha çok görüldüğü bildirilmekle birlikte, melezlerde ve diğer ırklarda da görülebiliyor.
ITN birçok ülkede sürüden çıkarma sebepleri arasında sayılıyor ve önemli bir ‘’hayvan refahı sorunu’’ olarak algılanıyor. Tabii ki bölgesel yara dolayısıyla ikincil (sekunder) enfeksiyonlar da işe karışıyor.
Hastalığın aşısı yoktur. Tedavi şansı gayet düşüktür. Bir çalışmada tedavi şansının %18,6 olduğu ifade ediliyor. İlk 24 saat içinde yapılan doğru müdahale tedavi şansını yükseltiyor. Meme ile meme başının birleştiği yerde ortaya çıkan bezelye çapındaki koyu kırmızı ya da siyah renkli bir yaranın ihmal edilmemesi ve derhal müdahale edilmesi gerekiyor.
Korunmanın başlıca yolu yine, her zamanki gibi, sürü yönetiminin temel ilkesi, yani Kuru ve Temiz.
Tedavi girişimlerinde antibiyotikli spreyler, meme daldırma solüsyonları, lokal iyotlu solüsyon veya merhemler, Fusidik asit veya Salisilik asit içeren merhemler kullanılabiliyor.
Hastalığın prognozu (sonu) çoğunlukla kötü oluyor. En önemli komplikasyon ise, meme başının memeden koparak ayrılması sebebiyle şiddetli kanama.
Sonuç olarak, Kuru ve Temiz ilkesine göre hareket etmek, ilk görüldüğünde derhal doğru şekilde müdahaleye başlamak gerektiği ortaya çıkıyor.
Bu vesileyle gezinme alanlarının hastalık yayıcı, bulaştırıcı rolünden de bir kez daha söz ederek, dikkat çekmek de fayda olabilir.