Merhaba Sevgili dostlar. Yeni bir mevsimi karşılamaya hazırlandığımız bu günlerde duygularımız da değişiyor mu acaba? Hangi duygularımızı sürüklüyoruz peşimizden? Ya da küçükken sahip olduğumuz duygu durumlarımızı hayatımızın har anına taşıyor muyuz?
Değersizlik duygusu sanırım bizi en çok takip eden duygumuz. Bu kadar yaygın olmasını çeşitli sebeplere bağlayabiliriz ancak bir gerçeği değiştiremeyiz: bugünkü hayatımıza etkisini. Yaptığım görüşmelerde iş gelip dayanıyor bu duyguya. Sınava hazırlanan öğrencilerle hedef çalışması yaparken en büyük engelimizi oluşturuyor.
Bu duygu küçüklüğümüzden başlıyor demiştik. Umursanmayan çocuk, yaramazlık yapar, eşyalara zarar verir, biraz daha büyüdüğünde eğitiminde boşluklar oluşturur. Yeteri kadar çalışmaz, kendine verilen ödevleri zamanında yapmaz. Çünkü ilginin nasıl olduğunun önemi yoktur, pozitif ya da negatif her türlü ilgiye ihtiyaç duyarız. Bunun altında yatan sebep, bizim kendimize ‘’önemli miyim ki?’’ sorusunu sormamızdan kaynaklanır. Hepimiz hem önemsenme hem de önemli biri olma ihtiyacı duyarız. Kendimizin önemsiz olduğunu ve o yüzden çok değerli olmadığımızı fark etme anı, bizi yıkan bir etkiye sahiptir.
Baktığımız zaman doğru bir bakış açısıyla, hepimiz değerliyiz, önemliyiz. Öncelikle kendimiz için değerliyiz. Var olduğumuz için bu dünyada herkes kadar biz de değerliyiz. Birileri bizi istediğimiz kadar desteklemese de, seçimlerimizi onaylamasa da yine de değerliyiz.
Zaten daha akılcıl düşündüğümüzde, herkesin onayını almak ne kadar mümkündür? O zaman hepimizin hayata aynı pencereden bakması gerekirdi. Burada önemli olan verdiğimiz kararın arkasında durabilmek ve bunun için çaba gösterebilmek.
Öğrencinin bir hedefinin olmamasının da ardında yatan temel sebep işte bu değersizlik duygumuz. Bir şey yapamayacağımıza o kadar inanmışız ki haydi alanını seçelim dediğimizde hiçbir fikri olmayan bir model çıkıyor karşımıza. Bir şeyleri başaracağına olan inancı zayıf. Yanlış bir seçim yapmaktan korkuyor ve seçimlerinin sonuçlarıyla yüzleşmekten daha da korkuyor.
Seçimlerinizden memnun olmayan ve seçimlerinize müdahale eden anne babalarınıza kızgınlık besleyebilirsiniz. Onlar yüzünden bunu seçtim. Seçimi bana bırakmadılar. Kararlarımı almama izin vermiyorlar diyebilirsiniz. Bu kızgınlık, özünde kendi değerinize duyduğunuz kızgınlıktır. Kendi değerinizle ilgili ne düşünüyorsanız düşündüğünüz oranda da kendinize olan kızgınlığınız fazla olacaktır. Kendinizi gerçekten karar verebilir nitelikte görseydiniz kararlarınızı kendiniz alırdınız. Burada sormamız gereken doğru soru şu olabilir: ben nasıl bir duygu içindeyim ki ailem benim kararlarıma müdahil oluyor? Emin olun ki altından tamamen sizin duygu durumunuz çıkacaktır.
Peki bu duygular içindeyiz, ne yapacağız? Değersizlik duygusunu aşmanın bir yolu yaratıcı olmaktır. Gerçekten istediğimiz ne onun peşinden gitmektir. Hiçbirimizin başarma garantisi yok bu hayatta. Hepimiz bu arzuyla hareket ederiz sadece. O yüzden de başarısız olmak da geri bildirim açısından çok değerlidir. Başkalarını memnun etmek yerine kendimizi memnun etmeye çalışmalıyız. Zaten biz kendimizden memnun olursak emin olun ki yaydığımız enerji sayesinde çoğu insan bizden memnun olacaktır.
Meslek seçiminde kararsız kalmak doğaldır ama önemli olan işin hakkını verebilmektir. Sonuçta hiçbirimiz meslek seçerken ne kadar mutlu olacağımızı bilmiyoruz. Sadece o anki duygularımızla bir seçim yapıyoruz. Hayat bize bir kere sunulmuş olabilir ancak seçeneklerimiz sonsuz. Her zaman hayatımızda bir şeyleri değiştirme gücü bulabiliriz. Yeter ki gerçekten kendimizi memnun etmek için harekete geçelim. O zaman değer duygumuz da yükselecektir. Unutmayalım ki bu hayatta öncelikle bir kişiye büyük bir sorumluluğumuz var: O da kendimiz.