Latincesi ‘Sparusaurata’ olan çipura balığı, Ege Bölgesi’nde oldukça yaygın olarak üretilip, tüketiliyor. Milattan önce 5. yüzyıllarda Roma’da keşfedilerek yetiştirilmeye başlanan Ege çipurası günümüze kadar birçok mitolojik eserde ana teması olarak da yazarlara ilham kaynağı oluyor. Yapılan araştırmalarda doğal afrodizyak etkisi olduğu da belirtilen Ege çipurası, Türk Osmanlı mutfağından Sefarad mutfağına kadar birçok kültürün mutfağında en değerli besin öğesi olarak değerini koruyor. Ülkemizde bol bir şekilde bulunan Ege çipurası kalp sağlığı açısından da bir şans olarak değerlendirilirken Kardiyoloji Uzmanı Dr. Zülfikar Danaoğlu da çipuranın içerdiği yağ asidi ve besin öğeleri nedeniyle sadece kalp sağlığı için değil tüm diyetlerin vazgeçilmezi olduğunu söyledi.
Her açıdan zengin
Antik Yunan’dan günümüze kadar sofraların en değerli besin kaynağı olarak görülen Ege çipurası, Avrupa’da dinsel açıdan cuma günleri et yenmemesinden dolayı değer kazanarak günümüze kadar aşkla değerini korudu. Sofraların vazgeçilmez tutkusu olan Ege çipurası, tarihsel açıdan zengin olduğu kadar besinsel açıdan da zengin mineralleri içinde barındırıyor. Çipuranın içerdiği protein ve Omega 3 yağı ile damar sertliği ve tansiyon gibi rahatsızlıklar önleniyor. Çipura tüketmek vücut direncini arttırarak, hastalıklara karşı daha korunaklı bir bağışıklık sistemi geliştiriyor.
Sofraların vazgeçilmez aşkı “Çipura”
Yetiştiricilik sayesinde uygun fiyatı ve sağlıklı olması nedeniyle dört mevsim herkesin tercih ettiği Ege çipurası, romantik akşam yemeklerinde de en çok tercih edilen ürün olarak her alanda önemini koruyor. Sahip olduğu bölgeye göre farklı telaffuzla ile anılan çipura bazı bölgelerde çupra olarak da söyleniyor. Çipura her yörede vazgeçilmez bir ürün olurken, özellikle sahil kesimlerinde zeytinyağı ile birlikte süslenerek mangal ateşinde tüketiciye bambaşka bir lezzet veriyor. Kendi içinde barındırdığı lezzet ile insanda afrodizyak etkisi yarattığı belirtiliyor. Bu sebeple antik çağlarda birçok noktada bol tüketilen bir balık türü. Bunun sebebi çipuraya geçmişte çipuraya romantizmin ve bolluğun sembolü olarak bakılması yatıyor.
Osmanlı mutfağının gözdesi “Çipura”
Dünyanın en lezzetli balıkları arasında yer alan çipura, Türk Osmanlı mutfağının da vazgeçilmez gözde balıkları arasında yerini koruyor. Sefarad mutfağının da vazgeçilmez besini olan çipura o dönemlerde sade ve baharatsız olarak masaları süslüyordu. Çipura kendi lezzetini içinde barındırdığı için Türk Osmanlı mutfağında ve Sefarad mutfağında hiçbir şekilde baharat kullanılmadan tuz, karabiber ve limonla pişirilip maydanoz ile birlikte tüketiliyordu. Bugün balığa limon, tuz ve karabiber karışımı sos yapmamızın ve çipuranın yanında maydanoz yeme geleneğimiz o döneme dayanmaktadır.
Kalp uzmanından ‘çipura’ tavsiyesi
Çipura yılın her zamanında temin edilebilmesi, lezzeti ve besleyiciliği nedeniyle balıklar arasında önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Kardiyoloji Uzmanı Dr. Zülfikar Danaoğlu, çipuranın içerdiği yağ asidi ve besin öğeleri nedeniyle sadece kalp sağlığı için değil tüm diyetlerin vazgeçilmezi olduğunu söyledi. Şeker içermemesi ve en önemli protein kaynağı olması nedeniyle hemen her diyette balığın yer aldığını anlatan Danaoğlu, “Çipura kaliteli besin değerine sahiptir. Ülkemiz su kaynakları ile de önemli bir üretici olduğu için ucuz bir şekilde elde etme imkanımız vardır. Bu kalp sağlığımız için bir şanstır” dedi.