Eğlenmeye Gelenler Eğlenmeyi Biliyor mu? Ayaz Anlatıyor…

Röportaj; Nihal Yeşiltaç Oran

Sahnelerin sevilen ismi Ayaz ile konuştum.  Eğlence dünyasında olup bitenler, bizim görmediklerimiz duymadıklarımız hakkında bilgi aldım. Projelerini sordum. Bizler o dünyaya kısıtlı zamanda girip çıkıyoruz, eğleniyoruz duygulanıyoruz, hoplayıp zıplıyoruz. Ya öncesi ve sonrası olanlar? Şaşırdığım anlar oldu, ilginç bulduğum anılar, yaşananlar…  

Önce biraz kendinden bahseder misin bize? Ayaz kimdir? Şarkı söylemek dışında neler yapar?

21 Kasım'da İstanbullu bir ailenin 3.çocuğu olarak dünyaya geldim, tipik bir akrep burcuyum. Şarkı söylemek, farklı enstrümanlarla uğraşmak tabi amatör olarak onlarla zaman geçirmek işimin dışında hobim. Yani müzik hayatımın her yerinde.  Aileme çok düşkünüm, böyle bir ailenin bireyi olarak dünyaya gelmek hayatım ilk şansı zaten.

Müzik senin için ne zaman başladı? Veya şarkı söylemek diyelim.

Müzik benim için hep vardı desem? Çocuk yaşlarda okula gidip gelirken bile mırıldandığımı bilirim, hatta kardeşim doğduğunda onu şarkı söyleyerek uyuttuğum da olmuştur. Sanırım soruya gayet açık bir cevap verdim. (Gülüyor)

Profesyonel olarak şarkı söyleme fikri nasıl oluştu? Yoksa filmlerdeki gibi bir arkadaş toplantısında şarkı söylerken bir yapımcı kartvizit mi uzattı? 

Aslında öyle oldu diyebilirim. Ailece gittiğimiz bir düğünde sahneye davet edildim ve sonrasında düğün salonu sahibinden iş teklifi aldım. Sanıyorum 17-18 yaşlarındaydım. Haftada bir gün orada sahne almaya başladım. Bahsettiğim mekân eski Kazablanka Gazinosu, o dönemlerde Kazablanka düğün salonu olarak faaliyet gösteriyordu şimdilerde ise restoran olduğu duyumunu aldım.  Hatta hemen ilk okuduğum şarkıyı da paylaşabilirim sizinle 'Kader Diyemezsin' isimli şarkıydı O gün bu gündür profesyonel olarak şarkı söylüyorum.

SES YARIŞMALARINI SAMİMİ BULMUYORUM!

Bildiğim kadarıyla sahnede her tarz şarkı söylüyorsun ama mutlaka 'bu benim tarzım' dediğin bir seçenek vardır. Kendine en uygun bulduğun hangisi?

Sahnemde her turlu şarkıyı seslendiriyorum evet, seslendirmeye çalışıyorum diyelim. Kendimi bulduğum tarza gelirsek, pop müzik diyebilirim. Yavaş veya hareketli pop şarkılar sanıyorum benimle daha bir bütünleşti.

Bu zamana kadar herhangi bir ses yarışmasına katıldın mı? Ya da albüm yapmayı düşündün mü?

Yayınlanan ses yarışmalarını takip ediyorum farklı sesler dinlemeyi seviyorum, ancak samimi bulmuyorum, ses ve sahne performansın veya tecrüben ne kadar iyi olursa olsun çok sms alan kazanıyor. (Gülüyor) Albüm konusuna gelince; yaptığım bir albüm var ancak sektörün durumu sebebiyle çıkarmayı düşünmedik.  Dijital ortamın albüm satışından daha çok ilgi gördüğü günümüzde yeni bir proje için kolları sıvadık, işinde başarılı bomba isimlerle güzel  bir işe imza atacağız inşallah.

Şimdi biraz gece hayatından bahsedelim mi? Bazen sabah saatlerine kadar sahnede kaldığını biliyoruz, bu zor olmuyor mu?

Gece hayatı farklı bir yaşam biçimi ama gece hayatının içinde olan ve birebir soluyan biri olarak, güzel ve yorucu tarafları var diyebilirim. Öncelikle her türlü insan tanıma şansınız oluyor, vermiş olduğunuz elektrik sonucunda size karşı fazla hayranlık ve sempati duyan insanlar var, tabi bunun tam tersi de olabiliyor. Negatif elektrik de alıp verebiliyorsunuz yani.

O zaman şöyle sorayım; negatif elektrik dedin, bunu bir örnekle anlatabilir misin? Neler yaşıyorsun bu anlamda?

Hangi birini söyleyeyim bilemedim, sonuçta uzun yıllardır bu işin içindeyim. Size birçok örnek verebilirim. İlk aklıma gelen;  cebindeki fazla paraya güvenip, parası ile sahnedeki solisti satın alacağını zanneden insanlar var. Ve biraz da alkol aldıysa olayı abartan müşteri modeli ile karşılaşıyoruz. Bir de yanında kız arkadaşı veya eşi varsa ‘küçük dağları ben yarattım’ durumu yaratıyor. Bir süre müşteri haklıdır diye idare ediliyor sonrasında gözümüzde saygınlığını kaybettiğinden dolayı kendisiyle ilgi ve alakamız kesiliyor. Başka bir örnek vereyim; istediği şarkı repertuarımda yoksa veya orkestram bilmiyorsa, bunu kişiselleştirip  'vay sen benim isteğimi nasıl reddedersin' gibi tepki gösterenler de oluyor. Daha bu örnekleri çoğaltabiliriz ama sanıyorum fikir olması acısından bu kadarı yeterli.

Mutlaka bunca yıl içinde güzel anıların da olmuştur, birazda o anıları dinlemek isteriz.

Olmaz mı? Genel olarak yaşadığım ve beni mutlu eden çalıştığım mekânın ismini söylemek yerine “Ayaz’a gidelim” sohbetlerine şahit olmak. Onun dışında sahnemde terlediğim zaman peçete ve su getirenleri görmek dinleyenlerimin ve izleyenlerimin her yaştan olması beni fazlaca mutlu eden olaylar. Sahnedeyken karşımda kaliteli müşteri ve dinleyen görmek başlı başına mutluluk verici zaten.

DİNLEYİCİ GAYLERİ TERCİH EDİYOR!

Tam bu noktada sormak isterim, kaliteli dinleyici ne demek?

Aslında bu fazlasıyla bakış açısına bağlı bir durum. Bana göre kalitenin parayla alakası yok kesinlikle, önce onu söyleyeyim.  Beni dinlemeye gelen tekstil sahibi de, tekstil atölyesi çalışanı da aynı ilgiyi alakayı görür.  Benim nazarımda kaliteli insan eğlenmeyi bilen, ne kadar içerse içsin kendini bilen geldiği gibi giden, konuşurken üslubuna özen gösteren kişidir. Ben bir başkasının isteğini okurken, saygı ile dinleyen taşkınlık yapmadan beklemesini bilen kişidir. 

Gaylarin gece âleminde, sahnelerde mekân sahibi ve müşteriler tarafından daha çok tercih edildiği konusuna katılıyor musun?

Öyle bir durum söz konusu fakat gay ve gay gibi görünenlerin yaptığı sahne müşterilerin dolayısı ile mekân sahiplerinin dikkatinden kaçmaz. Nedeni ise gay ve benzeri tarzda sahne alan kişiler, müşteriler tarafından kıskanılmaz. Kadın kıskanırsa erkek olurlar, erkek kıskanırsa kadın olurlar (nabza göre şerbet) diyebiliriz. Bu arada ‘gay gibi görünenler’ dedim. Sadece sektörde yer almak ve yüksek rakamlara iş bulabilmek için öyle olmadıkları halde gay görüntüsü vermeye çalışanlar var, onu anlatmak istedim. Yani sonuç olarak gaylerin tercih edilme olasılığı bir kadın ve erkek soliste göre daha fazla birçok mekânda. İstisnalar kaideyi bozmaz tabi.

Camianızdaki solistler arasında diğer sektörlerde olduğu gibi kıskançlık, çekememezlik, tabiri caizse ayak kaydırmak gibi durumlar yaşanıyor mu? Sen böyle bir olayla hiç muhatap oldun mu?

esinlikle! Kendim de oldum, şahit de oldum. Çok öz güvensiz bir durum olarak görüyorum. Herkes kendini daha iyi olmak zorunda sanıyor, yaklaşım yanlış. Evet, solistin kendini geliştirmesi güzel ama bunu kendi ekseninde,  kimseye zarar vermeden,  ayak kaydırmaya çalışmadan kıskanmadan yapması gerektiği düşüncesindeyim. Bu şekil durumlar olduğu sürece arada paylaşım olmuyor. Gizli kapaklı iş çevirmeye değil birliğe ihtiyaç var meslektaşlar arasında. Bu arada tatlı bir rekabette sıkıntı görmüyorum tabii ki.

Peki, bu söyleşiyi okuyanlara neler iletmek istersin?

Hayata geliş amacımızın yemek, içmek uyumak gibi gündelik uğraşlar olduğunu düşünmüyorum. Bence her insan bir takım yetenekleri ile doğuyor,  bu süreçte de çocuklarını keşfetme görevi ebeveynlere düşüyor. Ebeveynler çocuklarının sanatın hangi alanında yeteneği olduğunu fark edip gerekli desteği sağlamalı. Söz gelimi, dinlediği şarkıları hemen ezberleyen, ritim tutan, müzik dinlemekten zevk alan bir çocuğu ısrarla resim çizmeye zorlamak ya da bu özelliği hiçe sayıp şu mesleği seçmelisin, bu mesleği seçmelisin gibi dayatmalarda bulunmak son derece yanlış. Toplum olarak gelişebilmemizin en önemli yolu sanatın içinde kalmaktır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi 'Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir!’


 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Haberleri