İş insanlarının son yıllarda belirsizlikten kaynaklanan tedirginlik ve kaygı yaşadığının belirtildiği etkinlikte, dış ticaretin ara mal ithalatı ve ara mal ihracatı ağırlıklı olarak gerçekleştirildiği için ticaretin büyümeye dönüşemediğine dikkat çekildi. Katma değerli üretimin arttırılması gerektiğine vurgu yapıldı. Dış Ticaret açığının 91 milyar dolara ulaştığını belirten Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç, “İthalat için tüketim mallarının oranının yüzde 8 olması çok kötü değil fakat ara mal alıp sattığımız için dış ticaretten ne yazık ki olumlu sonuç alamıyoruz. Sadece bu hükümet döneminde değil önceki hükümet dönemlerinde de aynı hata yapılmaktaydı.” dedi. Rekabetçi döviz kuru mantığı içinde ilerlemek istendiğini hatırlatan Halaç, Türk Lirasını diğer para birimleri karşısında biraz daha değersiz tutup Dış Ticarette döviz kuru avantajının kazanılmak istendiğine dikkat çekerek, “Bu durumda Dış Ticaret açığımızın azalmasını bekledik. Ama azalmadı. Niye azalmadı. Çünkü, Türkiye olarak ara malı alıyoruz. Ara malı satıyoruz. Rekabetçi döviz kuru mantığında bu sistem bize artı getirmiyor. 1980’lerden beri süregelen bu mantık ve sistemle Türkiye debelenmeye devam ediyor. Ara malı alan ülke ile ara malı satan ülke konumundan çıkmalıyız. Geçen yıl Ocak- Ekim ayı aralığında 33 milyar dolarlık açık vermişiz, bu yıl aynı dönemde 91 milyar dolarlık açık oluşmuş. Açılan bu ara makas da bize gösteriyor ki Rekabetçi döviz kuru mantığı artık çalışmıyor” dedi.
Dış ticarette büyüme potansiyelli hareketlenmenin mutlaka istihdama da yansıyacağını belirten Doç. Dr. Umut Halaç, bu şekilde istihdamdaki dokunun da değişeceğini vurgulayarak, “Şu anda yüzde 10 civarında bir işsizlik oranımız var. Bu konuda altı çizilmesi gereken nokta, işsizlik oranları kadar işsizlik yapısının da değişmeye başlamasıdır. Burada ilginç bir nokta var. Son yıllarda işsizlik dokusunun değiştiğini gözlemlemeye başladık. Bu ülkede okur yazar değilseniz ve iş arıyorsanız bir üniversite mezununa göre işsiz kalma ihtimaliniz daha düşük. Bu şunu gösteriyor demek ki biz üretimde yüksek eğitimli insanlara daha az ihtiyaç duymaya başladık. Bu ülke üretimini ağırlıklı olarak lise altı eğitimliler ve lise eğitimlileri üzerine kurmuş durumda. Bu da gösteriyor ki üretim dokumuzda yüksek eğitimli insanlara öncelik vermiyoruz. Bu da yurtdışına beyin göçünü beraberinde getiriyor. Katma değerli ürünleri üretecek insanların daha az istihdam edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde eğitim düzeyi yüksek olmayan erkeklerin daha çok istihdam edildiğini de söyleyebilirim. Bizim ülkemizdeki istihdam yapısı “az eğitimli erkeklere" daha fazla istihdam imkânı sağlıyor” dedi.
BÜYÜMEDEKİ DALGALANMA İSTİKRARSIZLIK YARATIYOR
Büyüme rakamlarını da irdeleyen Halaç, bu alanda da büyük bir dalgalanma sebebiyle kimsenin uzun vadeli planlama yapamadığına vurgu yaparak, “Üç aylık veriler incelendiğinde büyüme rakamlarında bazı yıllarda yüzde 16’lık dalgalanmalar olduğu görülmekte. Yüzde 22.25’lik bir büyüme sonrasında 7.89 luk bir büyüme görüyorsunuz. Bunu nasıl stabilize edersiniz? Örneğin 7.5 gibi her seferinde bu oranda büyüme olsa planlama yapabilirsiniz. Ama 22.25 gibi mükemmel bir büyümeden sonra 7.8, 9.6, 7.52, 7.73, 3.85 olarak devam ediyor. Bu dalgalanmalar ekonomik istikrarın oluşturulmasını engelliyor. Büyüme performansı açısında biz bu yılı yüzde 5.5-6 arasında bir yerde noktalayacağız. Bundan sonraki süreçte benzer bir şekilde dalgalı bir büyüme patikası göreceğiz” dedi.