“Film bu, dizi bu, senaryo bu, olsa da olur, olmasa da olur, uysa da olur, uymasa da olur” diye bir şey yok.
Türkiye Cumhuriyeti diye bir ülke yaşıyorsanız, hukuk temeline dayalı bir ülkenin vatandaşıysanız, bir marangoz kadar, bir terzi kadar, bir kasap kadar hukuki bilmek ve hukuka uygun hareket etmek, hukuka uygun düşünme zorundasınız.
Son günlerde dizilerdeki hukuki saçmalıklar iyice artmaya başladı.
Reytingi rekoru kırmak adına, izleyici çekmek adına hukuku ayaklar altına alan dizilerin senaristleri, öyle dizilerin ortaya çıkmasına neden oluyorlar ki, hukukun bunca yıldır içinde olan biz gazeteciler de dahil bütün hukukçuları akıllarıyla dalga geçiyorlar.
Ellerinde silahlarla mahalle basan, mekan basan, adam kaçıran, ortalıkta binlerce kurşun atan, birilerin öldürüp, birilerine yaralayan senaryoların hiç birinde polisin olmaması, hiç birinde savcının, avukatın, hakimin, yargının olmaması ne kadar ilginç değil mi?
O dizilerin senaryolarının bilinç altına bıraktığı kör cesaretle hareket edenin, havaya bir el ateş ettiğinde yanında, anında yüzlerce polisin olacağını, gözaltına alınacağını, adliyeye gönderileceğini, hakkında ceza davası açılacağını, dava sonunda az veya çok hapis veya para cezası yiyeceğinden bi haberdar.
Çünkü dizilerde öyle bir şey yok!
Dizilerde kurşunu, kurşunları atarsın, elini kolunu sallaya sallaya gezersin, üstüne yemek yer, bir şey olmamış gibi aşkını, kinini yaşarsın.
Gerçi bir başka yönüne baksanız senaristte haklı, yapımcı da haklı!
Her kurşun atan oyuncuyu polise aldırtsa, her adam öldüreni cezaevine yollasa, senaryo da oyuncu da kalmaz, oyun da kalmaz!
İki kurşunla dizi biter!
Onun yerine ne yapıyorlar, polisi diziden çıkartıyorlar, savcıyı diziden çıkarıyorlar, hakimi diziden çıkarıyorlar, hukuku diziden çıkarıyorlar, kendilerine ait bir dizi dünyası kuruyorlar.
İşte o dünyayı izleyenlerin hayatlarına da, bilinç altlarında girerek ağır bir darbe vuruyorlar.
Gerçek hayatın öyle olmadığını öğrendiklerinde ise bedeline ağır ödüyorlar.
Bir başka dizide de güzel, alımlı, manken savcımız, özel dedektif gibi sokak sokak dolaşarak katil arıyor!
Polis merkezine dalıp, ifadeler alıp, talimatlar verip, sokak sokak dolaşıp ifadeler almaya gidiyor!
Savcı ile televizyoncunun aşk sarmalı üzerine kurulu cinayetler zincirinde, polisten, Cinayet Bürosu ekiplerinden daha çok çalışma gösteriyor.
Güzel savcımız, meslek hayatını tek bir soruşturmaya endekslemiş halde, gönlünü, gönül ederek geçiriyor.
Gerçeği öyle mi?
Adliyelerdeki Cumhuriyet Savcılarımızın önüne bırakın gönlünü gönül etmeyi, bir bardak kahve içmeye dahi vakit yaratamayacak kadar yüzlerce soruşturma ve şikayet dosyaları olduğu gerçekliğinin nasıl atlayabiliriz?
Daha önce de bu konularda eleştiride bulunmuştum.
Kişisel görüşüm, Adalet Bakanlığı acilen bu tür hukuka dayalı, hukukun içinde olduğu dizilere hukuki bilgiler dahilinde müdahale etmeli!
Doğru olanın yapılmasına yönlendirmeli, yanlış olanın yapılmasına engel olmalı.
Hukukumuzu zaten yeterince anlatamıyoruz, öğretemiyoruz, bir de yanlış anlatılmasına, yanlış öğretilmesine engel olamamak başlı başına hukuki sorun!