Bu başlığı attığımda çok düşündüm.
Acaba Halil Sezai gelir de, kapımı dayanırda, elinde odunla içerir girer de, beni de döver mi diye.
Ama sonra daha derinlemesine düşündüm.
Yaşım 65 değil.
Gücüm de Allah şükür yerinde.
Sevenim de bir hayli fazla.
Sanırım beni dövmeye çalışsa bile, en az bir o kadar da dayak yer diye.
Bu benim Halil Sezai konusunda kişisel, kızgınlığım, temennim ve hedefim.
Toplumsa anlamına gelince, Türkiye’ye mal olmuş sanatçısın, içerken söylediğin gibi, içtikten sonra 65 yaşındaki bir ihtiyarı nasıl dövdüğünü de bütün Türkiye gördü.
Gördü ve sosyal medya üzerinden seni lanetledi.
‘Ellerin kırılsın Halil Sezai’ dedi.
65 yaşındaki bir adamı dövmekle, 5 yaşındaki bir çocuğu dövmenin arasında hiçbir fark olmadığını bildiğini düşünüyorum.
Ama içki bu, şişede durduğu gibi durmamış.
Sana, elinde odunla ev basacak kadar cesaret vermiş.
Sana, elinde odunla ihtiyar bir insana saldıracak kadar cesaret vermiş.
Sana, küçükken filmlerde seyrettiğin dövüş sahnelerini uygulama cesareti vermiş.
Sana, aslında içinde olan pis bir mayfa figüranı olma cesareti vermiş.
Her şeyi vermiş, sana insan olduğunu, karşındakinin de yaşlı bir adam olduğu düşüncesini algılayacak kadar bilinç açıklığı vermemiş.
‘Özür dilerim, pişmanım, hayvanım’
Bunlar da olaydan sonra, kendisini seyrettiğinde yaptığı savunmanın en etkili cümleleri.
Özellikle de hayvan kısmı.
Bence de, kendisi için, olay için seçtiği en doğru cümle.
Ayıldığını anlamak için de.
İnsana dair:
Her şey olabilirsin, zor olan insan olabilmek.
(a.e.)