2019 yılının Aralık ayında Çin’de ortaya çıkan Covid-19 salgınının tüm dünyaya yayılması ile insan hayatı her yönüyle olumsuz şekilde etkilendi. Hastalığı kontrol altına alabilmek için Dünya ülkeleri çeşitli tedbirleri alırken, zorunlu kısıtlamalar ise ekonomik sıkıntıları beraberinde getirdi. Fabrikaların normalden daha az çalışması, insan hareketliliğinin azalması, tüketimin her sektörde belirli oranlarda yavaşlaması bu çalışmada ilgilenilen konu olan emtia piyasalarına da etki ederek önemli bir krize sebep oldu. Kısıtlamalar kalkmış olsa da pandemi ne yazık ki devam etmekte ve emtia krizi de son yılların en büyük rekoruyla resmen çığ gibi büyüyerek devam etmekte. Sanayicilerin yaşayabileceği dar boğazı öngören EGİAD – Ege Genç İş İnsanları Derneği, tüm sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla “Emtia Krizi”ni masaya yatırdı. Toplantıya Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç araştırma ve değerlendirmeleriyle konuk oldu.
Tedarik darboğazlarıyla rekora koşan emtia fiyatları, EGİAD’ın gündemine girerek, BASİFED, EGİFED, İZSİAD ve ESİAD’ın da katılımıyla ayrıntılı olarak değerlendirmeye alındı. Emtia, en son 2011 yılında süper döngüsünde görülen düzeyleri de aşarak, pandemiyle birlikte sarsılan ekonomiye bir kez daha darbe vurdu. İmalat ve hizmet sektöründen gelen veriler, küresel ekonomik toparlanmanın darboğazlar ve emtia fiyatlarının enflasyonist baskılarına takılmaya başladığını gösterdi. Konunun iş dünyası tarafından değerlendirildiği toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarlarının bulunduğu Euro Bölgesi’nde, Çin’de, Asya genelinde ve ABD’de tüm üreticilerin aynı dertten muzdarip olduğunu söyleyerek, tüm Dünya ülkelerinin emtia krizi ile karşı karşıya olduğunu dile getirdi.
Domino Etkisi Gibi Kriz
Pandemi başından bu yana büyüyen arz darboğazları ve ona bağlı olarak emtia fiyatlarının 2011’den bu yana en yüksek düzeye gelmesinin, küresel ekonomik toparlanmaya ayak bağı olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Artan hammadde fiyatlarından çip gibi bileşenlerin eksikliğine, limanlardaki yoğunluklardan, lojistik sektöründe çalışan eleman yetersizliğine kadar tedarik zincirindeki sıkıntılar küresel ekonominin önündeki en büyük sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Dünya genelinde Covid-19 virüsünün neden olduğu pandemide 2 yılı geride bırakıyor olacağız. 2020 yılı Mart-Nisan-Mayıs aylarında dünya virüse karşı kendini korumaya aldı. Evlere kapandık, sanayide çarklar durdu. Haziran ayıyla birlikte çarklar tekrar dönmeye başlayınca arz, biriken talebe yetişemedi.
Dünya’da arz-talep dengesi sağlanamadı. İhracatçı ihraç edeceği ürünleri üretmek için hammadde bulmakta zorluk yaşarken, bütün zorluklara rağmen üretimini yaptığında da ürününü göndermek için konteyner bulamadı. Konteyner bulduğunda ise astronomik navlun fiyatlarıyla karşı karşıya kaldı. Deniz nakliyecileri, pandemi döneminde daha karlı olduğu için Çin ve ABD hattına yoğunlaşırken, ABD’de de pandeminin ağır yaşanması nedeniyle limanlara ulaşan konteynerlerin ABD’nin içine dağılımı ve geri dönüşlerinde aksamalar yaşandı. Çin, dünya konteyner trafiğini kendi lehine bozacak adımları hızla attı. Bu da ticaretin ritmini bozdu. Tüm bu birbiri ardına gelen olgular aslında domino etkisi gibi dünya ticaretine ket vurdu” dedi.
Emtia fiyatlarında ciddi bir yükselişin olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Trilyonlarca dolarlık hükümet teşvikleri ve dünyanın en büyük hammadde tüketicisi Çin’den gelen talebin de yardımıyla emtia fiyatlarında güçlü bir yükseliş var. Analistlere göre bu emtiada 19’uncu yüzyıldan bu yana 5’inci yükseliş turunun başlangıcı” dedi.
Yaşar Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Umut Halaç ise, konuşmasına krizin hem hastalık hem merhem olabileceğini belirterek başladı. Emtia krizinin başlıca nedenlerini Dünya ve Türkiye açısından maddeleyerek özetledi. Halaç şu şekilde konuştu: “Dünya açısından baktığımızda emtia krizinin nedenleri; pandemi, pandemi sonrası seçilen ekonomi politikaları, kuraklık, lojistik hizmetlerinde aksamalardır. Türkiye açısından baktığımızda ise, tercih edilen ekonomi politikaları, döviz kuru hareketliliği, enflasyonist baskılar olarak sıralanabilir” dedi.
Fiyat artışlarının alıcıları stok yapmaya yönlendirdiğini, bununla birlikte finansman kaynağı sorununun ortaya çıktığına dikkat çeken Halaç, “Arz eksikliğinden, döviz kuru değişikliklerinden, ticari rotaların değişmesinden ve iş yapış biçimlerinin farklılaşmasından dolayı büyük sıkıntılar yaşanmakta. Bu sıkıntıların da kısa vadede düzelmeyeceği görülmekte. Türkiye’nin durumunu Bağımlı Finansallaşmayla açıklanabilir. 2021’i Türkiye açısından bugünkü performansı ile yine de yüzde 5 – 5.5 büyüme oranıyla tamamlayabileceğini söyleyebiliriz. Bu büyüme 2022’nin ilk çeyreğinde de gerçekleşebilir ancak ikinci çeyrekten itibaren hem enflasyon hem durgunlukla karşılaşabiliriz. Ülkemizde kriz stratejisinin belirlenmesinin şekli değişti. Daha kısa vadeli politikalarla sorunlara yaklaşılır olduk ki bu hiç iyi bir şey değil. Tek çıkışın ekonomik büyüme olduğu düşünülmekte. Ekonomik büyüme adil dağıtılmadığı sürece herkesin başına dert olabilir” dedi.