28 Nisan Sağlıkçıya Şiddete Hayır Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada sağlık alanında bitmeyen şiddete ilişkin değerlendirmede bulunan Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, “Dünya Sağlık Örgütü de şiddeti, ‘Kendisine, başkasına, bir gruba veya topluma karşı kasti olarak fiziksel baskı veya güç kullanmak, tehdit etmek veya fiiliyata geçirmek, yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişim bozukluğu veya mahrum bırakmaya neden olmak veya bu durumların gerçekleşme ihtimalini artırmak’ olarak tanımlamaktadır.” diye konuştu. Sur, şiddet uygulamayı zevk unsuru (psikopati), toplumsal güç gösterisi (sosyopati) veya baştan güç elde etmek için taktik (sosyopati) olarak kullanma maksadı yoksa bir kişinin şiddete başvurması için bir sorun yaşaması gerektiğini söyledi.
Hemşirelik, en fazla şiddet riski altında olan ikinci meslek
Kişinin bu sorunu şiddet dışında çözme planı ve ümidi varsa şiddete başvurmadığını kaydeden Prof. Dr. Haydar Sur, “Sağlık hizmetlerinde şiddet ülkelerin ekonomik ve kültürel özelliklerine bakılmaksızın dünya çapında bir sorundur. Mesele profesyoneller ve kuruluşlar tarafından utanç, imaja zarar verme gibi nedenlerle gizlenme eğilimindedir. Sağlık hizmetlerinde şiddeti anlamaya yönelik normatif yaklaşımlar yetersiz kalmakta ve sorgulanmaktadır. Ne ölçüde ve ne sebeple olursa olsun, sağlık hizmetlerinde şiddet kabul edilemez. Ancak bütün dünyada sağlıkta şiddetin varlığı da bir gerçektir. Sözgelişi, hemşirelik, dünyada polis memurlarının ardından en fazla şiddet riski altında olan ikinci meslek olarak kabul edilmektedir. Hekimlik de son dönemlerde hemşirelik kadar riskli hale gelmiştir.” diye konuştu.
Sağlık görevlilerinin birçok sorumluluğu var
Prof. Dr. Haydar Sur, sağlık hizmeti görevlilerinin yoğun çalışma ritmi, bazen adil olmayan sorumluluk ve faaliyet paylaşımları, talepleri karşılamak için yetersiz insan veya malzeme, katı hiyerarşik ilişkiler, protokollere, normlara ve rutinlere sıkı sıkıya uyma gibi önemli stres faktörleriyle başa çıkma sorumlulukları olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Haydar Sur, “Hastalar ve yakınları ise baskı altında endişe ve huzursuzluk duygularıyla, belki ağrı, hareket kısıtlılığı vb. zorluklar altında hizmet almaya çabalamaktadır. Daha önce hiç bilmedikleri birçok kural, ilke ve süreçler karşısında kendilerine özen gösterilmediği ve haksızlık yapıldığı gibi duygulara kapılabilirler. Hâlbuki hastaların ve yakınlarının uygun bir şekilde ve en az zahmet çekerek bu zorluklarla başa çıkmasını en çok sağlık görevlileri istemekte ve desteklemektedir.” dedi.
2020’nin ilk yarısında şiddet oranı %54,9 oldu
Bütün bu karmaşık durumlar içinde sağlık hizmetlerini yönetenlerin gerekli desteği ve kolaylığı sağlamak, engel faktörlerini ortadan kaldırmak gibi yükümlülükleri bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Haydar Sur, şunları söyledi:
“Türkiye’de 2009 yılı ve öncesi yüzde 21,2 olan sağlık görevlilerinin şiddet görme oranları, 2020 yılının ilk yarısında yüzde 54,9 olarak kayıtlara geçmiştir. Sağlık çalışanlarının yüzde 94,3’ünün mesleğini icra ederken çalışma hayatı boyunca en az bir kez sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarının yüzde 59,8’u 10 defa veya daha fazla, yüzde 21,6’sı ise 5-10 defa şiddet gördüğünü belirtmektedir. Mesleklerini icra ederken sağlık çalışanlarına uygulanan sözlü şiddet yüzde 62,7; hem sözlü hem fiziksel şiddet yüzde 35,9 oranındadır. Güvenlik güçlerinin yaşadıkları ayrı tutulursa, sağlık kuruluşları diğer iş yerlerine göre şiddete uğrama yönünden 16 kat daha riskli bulunmuştur.”
Şiddet en fazla erkek hasta yakınları tarafından gerçekleştiriliyor
Prof. Dr. Haydar Sur, şiddet araştırmalarının sistematik taramasında ortaya çıkan verilere de işaret ederek şu bilgileri verdi:
- Şiddet türlerinin en fazla erkek hasta yakınları tarafından gerçekleştirildiği,
- Genel olarak sözel şiddete uğramada kadınların, fiziksel şiddete uğramada erkeklerin, hem sözel hem fiziksel şiddete uğramada yine kadınların ve meslek olarak da hemşirelerin daha riskli gruplar olduğu,
- Saldırının en sık gerçekleştiği yerin acil hizmet birimleri olduğu ve bunu sırasıyla birinci basamak hizmetleri, psikiyatri, cerrahi ve dâhili kliniklerinin izlediği,
- Saldırganların daha çok erkek ve ruhsal sorunları olan ve alkol bağımlısı, madde kullanıcısı kişilerden oluştuğu,
- En sık saldırı nedeninin organizasyonel sorunlardan kaynaklandığı,
- Fiziksel saldırılarda diğer saldırılara göre daha çok bildirim yapıldığı,
- Saldırı sonrası mağdurların en çok duygusal ve fizyolojik belirtiler gösterdikleri ve genel olarak yetersiz baş etme düzenekleri kullandıkları belirtilmektedir.
Prof. Dr. Haydar Sur, tepki gösterenlerin tepki biçimlerinin sitem etme, arkasından bedduada bulunma, küfretme düzeyinde sözel kalabilirken fiziksel şiddete başvurma düzeyine de geçebildiğini kaydetti.
Sağlık profesyonellerinin iş ortamında iyi korunması gerekir
Prof. Dr. Haydar Sur, “Zaten evinde, komşusuyla ilişkisinde, eğlence veya iş ortamında arkadaşlarıyla ilişkisinde, trafikte, maçta, düğünde ilk fırsatta şiddete başvuran bir toplumun hele sağlık hizmeti alma süreci gibi sıkıntılarla dolu macera içinde şiddete başvurması olasılığı artmaktadır. Bu nedenle sağlık profesyonellerinin iş ortamında çok iyi korunması gerekmektedir. Sağlık görevlilerini kenara koyarsanız ortada hizmet diye bir şey kalmaz. Sağlık hizmetlerinde şiddeti, iyi yönetişim ve iyi iletişim bitirir.” dedi.