Kim ne derse desin, çok güzel bir Ramazan ayını yaşıyoruz ve yaşayacağız.
Aynı çocukluğumuzdaki gibi.
Ailemizle, evimizde ve soframızda.
Geçmiş ramazanlar kötü olan ne vardı da, şimdi daha iyi oldu derseniz konuyu biraz daha ayrıntılı yazmak zorundayım.
Geçmiş ramazanları hatırlayın.
Bir orada ramazan sofraları kurulur, bir burada.
İlk başlarda ihtiyaç sahipleri için kurulan ramazan sofraları, sonralarda hayır işleyenlerin çoğalması, hayır işleyenlerin davetleri, hayır sofralarının çoğalmasıyla, aile içi, evde iftar sofrası neredeyse hiç kalmamıştı.
Sürekli dışarda iftar açmak zorunda kalanların, ‘Ailemle iftar açmak nasip olmadı’ diye yakındıklarını da bilirim.
Varlıkları biraz fazla olan insanların ise, iftar sofrası hazırlamak yerine, her gün bir başka restoranda iftar masaları kurarak, ramazanı iftar gezmesi haline getirdiklerini de bilirim.
Hal böyle olunca da, özellikle büyükşehirlerde iftar sofrasının manevi hazzının en yüksek olduğu aile içi, ev iftar sofraları da neredeyse yok oldu.
Korona virüsü nedeniyle, hepimiz, hepimizin sağlığı için bir ayı aşkın süredir evimizdeyiz.
Evimizde olduğumuz içinde doğal olarak iftar sofralarını da evimizde kendi ellerimizle hazırlıyoruz.
Tıpkı çocukluğumuzda olduğu gibi.
Sonra iftar saatini evde hep birlikte bekliyoruz ve camiden gelen ezan sesiyle de ailecek aynı saatte iftarımızı aile içi birlik ve mutluluk içinde açıyoruz.
Tıpkı çocukluğumuzda olduğu gibi.
Sonra dışarı çıkamıyoruz ya, çayımızı, kahvemizi kendimiz yapıyor, kendimiz içiyoruz.
Sohbetimizi de yine aile içi yapıyoruz.
Çocuklara geçmişimizi anlatıyor, çocukların geleceğine güçlü örnekle dolu hikâyeler bırakıyoruz.
Sabah kalkıp işe gidemeyeceğimiz için.
Sabah kalkıp sokağa çıkamayacağımız için.
Birçoğumuz sahura kadar oturuyor.
Sohbeti, eğitimi, örnekleri, geleceği yine çekirdek ailemizle birlikte planlamaya, kurmaya çalışıyoruz.
Aile içi eğitim, aile içi dayanışma, aile içi birliktelik güçleniyor.
Oruç aynı oruç.
İftar aynı iftar.
Sahur aynı sahur.
İbadet aynı ibadet.
Ama Ramazan’ın en güzelini yaşıyoruz!