Sabah kahvaltı sonrası haberlere bakıyordum. Genelde yerel haberlere. İzmir ve çevresindeki illere doğru ilerleyerek. En son medyanın merkezi olan İstanbul merkezli haberleri okuyorum. İstanbul medyasına düşman olduğumdan değil, sadece bana göre en son okumam gereken olduğu için.
Medyanın istediğiniz kadar merkezi İstanbul deyin, hatta İstanbul’dan taşıyıp, Paris’in, Lodra’nın, Madrid’in göbeğine taşıyın, bana göre, yaşadığım yere göre, tanıdığım, tanıştığım, bildiğim, gördüğüm insanlara göre benim için medyanın merkezi İzmir’dir.
Yerel haberlere bakarken, bir şeyler kafama takıldı. Her yıl, bazı aylarda, bazı günlerde bazı yerel medya kuruluşları, ‘En iyi’ tespiti yaptıklarını gördüm.
Buradan tek tek isimlerini yazmayacağım. ‘En iyi’ ödülü programı yapan ve verenler zaten kendilerini biliyorlar.
Sorun ‘En iyi’ ödülü vermeleri değil, sorun en iyiyi kime göre, neye göre, hangi kritere göre vermeleri.
Öyle ya, birisini ‘En iyi köşe yazarı’, diğerini ‘En iyi modacı’, bir diğerini ‘En iyi fotoğrafçı’, bir diğerini ‘En iyi işadamı’, bir diğerine ‘En iyi yazar’, bir diğerini ‘En iyi işkadını’, bir diğerini ‘En iyi siyasetçi’, bir diğerine ‘En iyi çevreci’ vs. seçtiğinize göre, neye göre, kime göre, hangi kritere göre diye sorarlar.
Şimdi birileri bu arkadaşa kimse ‘En iyi’ demedi diye bunu yazıyor diye düşünen varsa, peşin söyleyeyim, her kritere göre beni ‘En kötü’ ilan edebilirsiniz.
‘En iyi’ olmak gibi kaygım yok.
İyi olabilmek bana yetiyor.
Eleştirimde asla ‘En iyi ödülü’ alanlara değil.
Bol keseden ‘En iyi ödülü’ dağıtanlara.
Bu dağıtım şebekesi, çetesine birilerini yazara da olsa dur demesi gerekiyor.
Yoksa maazallah bunun önünü alamayız.
En iyi terzi ödülü de çıkar, ‘En iyi gevrekçi, çaycı, çorbacı, en iyi tellak, en iyi berber, en iyi öğrenci, öğretmen ödülü vs de.
En iyiyi bilen, ödüllendiren kişilerden de ricam var,
‘En iyiyi’ belirlerken, bazı en iyilerden kaç para alıyorsunuz onu da açıklayın da, en iyi kim kazanıyor, kazandırıyor onu da bilelim.
Bir ‘En iyi Ödülü’nü de biz sizlere veririz belki.