EN SOYLU KAMYON ŞOFÖRÜ; ‘II. ELİZABETH’

Hakan Dalay

 

Değerli Okurlar;

Geçtiğimiz aylarda, çok ünlü bir yarışma programında da önemli bir basamak sorusu olarak sorulan bir soru, işbu yazının kaleme alınmasında etkili olmuştur diyebiliriz. Mümkün mertebede, kıyıda köşede kalmış, ilginç olayları köşeme taşımak için gayret etmekteyim. Yine bu türdeki konulardan biri olarak kabûl edilebilecek olan; ‘Kraliçe Elizabeth’in şoförlük yılları’, söz konusu alanda başı çeker diyebiliriz…

 

Gündüz Asker, Gece Prenses

 

‘İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’, henüz bir prensesken, II. Dünya Savaşı’nda orduya destek vermek için ‘kamyon şoförü’ olarak hizmet vermişti. Elizabeth’in her zaman orduya ve askerîyeye karşı yoğun bir ilgisi vardı… Zâten o dönemde adınlar, II. Dünya Savaşı boyunca hem evde, hem de üniformalı olarak savaşta, önemli bir rol oynuyorlardı. II. Dünya Savaşı’ndaki şimdiye kadar hiç karşılaşılmamış çekişme, tüm nüfusun harekete geçmesini, dolayısıyla kadınların rollerinin de büyümesini kaçınılmaz kılmaktaydı.  

1942 yılında, 16 yaşında olan Elizabeth; o zamanlar ‘İşçi - İngiliz İstihdâm Bürosu’na kaydoldu. ‘Kadın Silahlı Kuvvetleri’ bölüğüne katılmak için çok istekliydi... Babası ‘Kral VI. George’, O’na izin vermiyordu; ancak zamanla O da bu durumu kabûllendi.

Elizabeth, yardımcı bölge servisinde, bir tekerleği nasıl değiştireceğini, motorların nasıl yapılacağını ve yeniden nasıl inşâ edileceğini; ambulansların ve diğer araçların nasıl taşınacağını öğrendi. Hepsini uygulamalı olarak da yapıyordu…

Elizabeth, gördüğü eğitim ve çalışma sırasında, on beş ay içinde, ‘Onursal Komutanlık’ rütbesine ulaştı. Burada, bir ‘Austin K2’ ambulansı ve bir ‘Tilly’ hafif kamyonunun bakımını da öğrenmişti. Prenses, savaş sırasında orduya birçok yönde destek verirken; diğer gönüllülerden farklı olarak, her gece ‘Windsor Kalesi’nin krâliyet konutunda uyumak için dönüyordu.

Durum, bundan ibâret… E tabî ki; târihinde, yarım asır evvel ‘Nene Hâtunlar’, yine onlarca yıl öncesinde ise ‘Kara Fatmalar, Tayyâr Rahîmeler, Ayşe Çavuşlar’ vb. sayısız kadın milisler barındıran bir millet için pek hafif kalan bir hikâye olsa gerek! Öyle değil mi?

Esen kalın…

 

SEFA YAPICIOĞLU