“Yaş saatini (iAge) geliştiren ekibin de altını çizdiği gibi biyolojik yaşı ölçmek için epigenetik markörlerden yola çıkmak son derece karmaşık ve zorlu bir yol” diyen Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş’a göre, vücuttaki kronik enflamasyonu tespit ederek biyolojik yaşı ölçmek çok daha basit, çok daha kolay bir yöntem. Daha da önemlisi kronik enflamasyon önlenebilir, kontrol altına alınabilir bir durum. Aktaş, “Bu araştırma sayesinde kimin risk altında olduğu tespit edilip, kronik enflamasyonla savaşan müdahalelerle kişinin daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam sürmesi sağlanabilir” diyor.
Dr. Ümit Aktaş ayrıca koruyucu hekimliğin gün geçtikçe önem kazanmasının, bu yaklaşımı destekleyecek teknolojilerin geliştirilmesinin hiç de şaşırtıcı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Özellikle kronik hastalıklar söz konusu olduğunda hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılan müdahalenin işe yaramadığı, sadece ilaç reçete etmek üzerine şekillenen tıp anlayışının yolda kaldığı aşikâr! iAge gibi teknolojiler geleceğin tıbbının evrildiği yönü göstermesi açısından da çok önemli. Artık hastalık gelişmeden, ortaya çıkmadan durdurmak, ileri yaşları sağlıkla karşılamak istiyoruz.”
“Yanlış yolda ilerleyen 40’lı yaşlarında bir hasta düşünün, ona biyolojik yaşının aslında 60 olduğunu gösterip bunu geri çevirmenin mümkün olduğunu söylediğinizde doğru beslenmek, doğru seçimler yapmak konusunda çok daha istekli olacaktır” diyen Dr. Aktaş, sözlerine şöyle devam ediyor: “Evet, yakın gelecekte bir erken uyarı sistemine sahip olabiliriz ama hâlihazırda kronik enflamasyonu önlemenin biyolojik yaşı geri çevirmenin, uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrına vakıfız; sağlığın sırrı sofranızdan geçiyor!”
Enflamasyonla mücadele için öneriler
İşlenmiş yiyeceklerden uzak durun
Cipslerden hazır çorbalara, ketçaplara kadar tüm işlenmiş yiyeceklerden uzak durun. Bu çöp yiyeceklerin içindeki kimyasallar bağışıklık sistemini alevlendirerek kronik enflamasyona neden olur.
Ekmekten, tatlıdan vazgeçin
Şeker ya da sistemin şeker olarak algıladığı ekmek, makarna gibi karbonhidratlar vücutta daha fazla insülin hormonu üretilmesine neden olur. İnsülin ise enflamasyonu tetikler. Genetiğine müdahale edilmiş modern buğdayın içindeki gluten molekülünün önce bağırsaklarda, ardından tüm sistemde kronik enflamasyona neden olduğunu unutmayın.
Trans yağları hayatınızdan çıkarın
Margarinler doğada bulunmayan, bağışıklık sisteminin tanımadığı ve bir düşman olarak algıladığı trans yağlardır. Uzak durun! Ay çiçek yağı ve mısır özü yağı gibi sağlıklı bellediğiniz yağlar da üretim aşamasında yüksek ısılara maruz kaldıkları için trans yağlar, kanserojen maddeler içerirler. Bu yağların vücutta kronik enflamasyona neden olduğunu gösteren onlarca, yüzlerce bilimsel yayın mevcut.
Zeytinyağı bir sağlık mucizedir
Zeytinyağı içindeki oleik asitle enflamasyonu önler, kalp ve damar sağlığını korur. Mutlaka soğuk sıkım sıkım zeytinyağını tercih edin.
Antienflamatuar güçleri unutmayın
Pazı, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeleri, soğan, sarımsak, domates ve bamyayı sofranızdan eksik etmeyin. Hepsi de kronik enflamasyonla savaşan birer süper güçtür.
Kollajen zengini beslenin
Kemik suyu, paça ve işkembe çorbasında bulunan kollajen bağırsak bütünlüğünü korur. Böylece toksik maddeler kan dolaşımına sızamaz. Bağırsak geçirgenliğinin bozulması kronik enflamasyona zemin hazırlar.
Sofranızdan fermente gıdaları eksik etmeyin
Bol bol ev yoğurdu, turşu, sirke tüketin. Fermente besinlerle vücudumuza aldığımız dost bakteriler ve bağışıklık sistemi devamlı iletişim halindedir. Dost bakterilerin yokluğunda çoğalan zararlı bakteriler vücutta enflamasyona neden olur.
Omega-3 tüketiminizi artırın
Kronik enflamasyonla savaşta omega-3 yağ asitleri en etkili silahınız, en zengin omega-3 kaynağı ise yağlı balıklardır. Sardalyenin, palamut balığının bol olduğu dönemlerden faydalanın. Bitkisel omega-3’leri de unutmayın. Bol bol ceviz, badem, fındık yiyin.