Gebelik ya da doğum sürecine hazırlanan her annenin aklındaki vazgeçilmez sorudur “Sağlıkla doğacak mı?” sorusu. Bir çocuğun fizyolojik olarak sağlıklı olması kadar psikolojik ve ruhsal anlamda da sağlıklı olması gerekmektedir ki bütüncül bir sağlıklılıktan bahsedilebilsin. Bu da elbette fetüs ve yeni doğanlarda “anne sağlığı ve ruh durumu” ile yakından ilişkilidir. Zira minicik bir yeni doğanın bireysel ihtiyaçlarını giderecek, güvenle bağlanabileceği bir anne/ebeveyninin olmaması tüm yaşamını etkileyecek hem fizyolojik hem de ruhsal dengesizliklere neden olabilecektir.
Aslında burada iki yol ayrımı söz konusu konuyu ele almak için: 1. Fiziksel-Zihinsel olarak engelli doğum ya da doğum sonrası fiziksel-zihinsel yetersizlik oluşumu, 2. Fiziksel ya da Zihinsel herhangi bir engel olmaksızın ruh sağlığının yerinde olmaması durumlarıdır. Ve üzücü olan ise her ikisinin de sürekli artan bir ivme gösteriyor olmasıdır.
Bence araştırılması gereken konu mevcut yetersizliklerin nasıl giderileceği kadar, nasıl önlenebileceği de olmalıdır. Çünkü her alanda olduğu gibi çocuk sağlığında da birincil çözüm her zaman “tedbir/önlem” olmalıdır.
Alanda çocuklarla çalışan biri olarak karşılaştığım pek çok ebeveynden sıklıkla duyduğum şikayetler: Otizm Spektrum bozukluğundan şüphe, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite, Özgül Öğrenme Güçlüğü, Alerjik semptomlar, Bağışıklık sisteminde düşüklük ve sık hastalanma, Davranım Bozuklukları, Kaygı bozukluğu, Anneye aşırı bağlı/bağımlılık şeklinde sıralanıyor. Peki bu rahatsızlıklar geçmişte daha mı azdı yoksa şimdilerde bilinirliği arttığı ve ebeveyn farkındalığı oluştuğu için mi bu kadar göze çarpar hale geldi diye düşünmeden edemiyor insan. Aslında yapılan araştırma sonuçları her ikisinin de geçerli olduğunu gösteriyor. İlgili şikayetlerde her geçen yıl artış meydana gelmekle birlikte anne baba bilinç düzey ve farkındalıklarının da arttığı görülüyor.
Gerek fiziksel gerek zihinsel gerekse ruhsal olsun herhangi bir sistem bütünlüğünde meydana gelen hasarın çocuğun yaşamını doğrudan etkilememesi çok olası değil o nedenle de zamanında ve doğru müdahale büyük önem kazanıyor. Bugün biliyoruz ki kırığın yanlış kaynamaması için nasıl derhal ortopedi hekime götürerek alçıya aldırmamız gerekiyorsa, zihinsel ve ruhsal şüphelerde de derhal bir çocuk psikiyatrına başvurulması gerekiyor. Erken yaşta fark edilen Spektrum bozukluklarında çocuğa özel uygulanan özel eğitim hizmetleri de ciddi anlamda yol kat edilmesi ve topluma kaynaşma oranının arttırılması artık mümkün. Ya da kaygı bozukluğu, davranım bozuklukları vb durumlarda uygulanan psikoterapi, oyun terapisi, aile eğitimi gibi yöntemlerle derinleşmeden çözüme ulaşılabiliyor.
Dünyada bir milyardan fazla insan herhangi bir tür engellilik ile yaşıyor, bu insanların yaklaşık 200 milyonu hayatlarını devam ettirme konusunda kayda değer zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Kendi yaşamlarının kontrolünü ele alabilen ve topluma katılabilen bireyler için erken teşhis ve tedavi büyük önem taşıyor ki burada da en büyük rol anne ve babalara düşüyor. Gebelik aşamasından itibaren düzenli kontroller nasıl yapılıyor ise doğum sonrası süreçte de çocukların gelişim dönemlerine uygun davranışlar sergileyip sergilemedikleri, fizyolojik olarak yeterli olup olmadıkları sürekli dikkatlice gözlemlenmeli ve olası her şüphede alanında uzman kişilerden destek alınmalıdır. Ancak elbette ki bunu yapabilmek için öncelikle anne babanın kendi sağlıklarının yerinde olması birincil önceliktir. Bilinçli ve sağlıklı ebeveynler ancak mutlu ve sağlıklı çocukları yetiştirip eksikliklerin farkında olabileceklerdir.
Lütfen ama lütfen önce kendiniz ve kendi çocuğunuz sonra da çocuğunuzun arkadaşı, sevgilisi, komşusu ya da eşi olacak diğer çocuklar için FARKINDALIK PROJELERİNE destek verin.
Türkiye Anne Babalar Platformu Katılım için:
http://www.okuyananne.com/index.php/katilim-formu/