Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında önce ekonomi, sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında kullandığı ifadelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Engin Özkoç, "Ekonomiyle birlikte kötüye giden halkımızın yaşam koşullarıdır demek. İnsanlarımızın geçinememesi demek." ifadelerini kullandı ve şöyle konuştu:
"Türkiye’nin bir numaralı sorunu ekonomi, insanlarımızın geçinemiyor olması, gençlerin umudunun yitirmiş olması, üreten insanların üretmekten artık vazgeçme noktasına gelmiş olması. Eğer bunu konuşmazsak, eğer bunu gerçekten en yüksek düzeyde anlatmazsak gidişat çok kötü. Eylülde, 8 lira 30 kuruşmuş dolar. Ben bile bunu yazarken inanamadım. Bugün 16 lira 45 kuruş. Bu nedir biliyor musunuz? Yüzde 50 Türk lirası değer kaybediyor demek ve aldığımız her şeyin üzerine zam geliyor demek.
Ekonomiyle birlikte kötüye giden halkımızın yaşam koşullarıdır demek. İnsanlarımızın geçinememesi demek. Tayyip Erdoğan ne demişti? ‘Enflasyon düşecek’ demişti. Eylülde 19 olan enflasyon bugün TÜİK’in rakamlarına göre 70; bağımsız kuruluşların, bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre yüzde 157. Gerçekten artık milletin ‘geçinemiyoruz’ diye bağıracağı ekonominin kötü gidişatını gösteriyor. Bu kadar net. Yarın, TÜİK mayıs enflasyonunu açıklayacak. Onun bile yüzde 80’i aşacağı söylüyor. Onlar bile artık gerçekleri gizleyemiyorlar.
Bize ne demişti Recep Tayyip Erdoğan? ‘Beni Cumhurbaşkanı yaparsanız, işsizlik azalacak’ demişti. Yüzde 23’e dayandı. Bu; okuttuğumuz çocuklarımızın, alın teriyle ‘ben hayatımı kazanacağım’ diyen insanların işsizlik yüzünden artık hayallerini Türkiye’de kuramadıklarını gösteriyor. Türkiye’nin bir geleceği olmadığını gösteriyor. Döviz rezervi artacaktı. Eylül ayında bu modeli uygulamaya koyduğunda Merkez Bankası’nın net rezervi eksi 37’ydi. Eksi 37 milyar dolardan bugün eksi 57 milyar dolara düştü. Bu bizim iç ve dış borçlanma hacmimizin ne kadar gerilediğini, devletin ekonomik anlamda ne kadar sıkıştığını, ne kadar çıkmaza girdiğini gösteriyor.
Dış ticaret cari açık azalacaktı; dış ticaret açığı yılın ilk beş ayında yüzde 136 arttı. Yani; aldığımız mallar ve sattığımız mallar arasındaki, yurt dışıyla yaptığımız ticari ilişkilerde denge allak bullak oldu. Cari açık bugün itibariye 18 milyar doları geçti. Bütün bunlar neden oluyor? Bir tek Recep Tayyip Erdoğan’ın kibri yüzünden. Tamamen bilim insanlarının dışında, tamamen ekonomik konuda kendini dünyada kanıtlayan insanların dışında; ‘ben ekonomistim’ deyip Türkiye’ye dayattığı ekonomik model ve kibri yüzünden Türkiye geriye gidiyor. İnsanlar iflas ediyor, insanlar geçinemiyor.
"İLK SEÇİMDE BİTERSE, EKONOMİ DÜZELMEYE BAŞLAR"
Türkiye’de artık hukuk yok. Bu nasıl değişir? Bu bir tek koşulla değişir. Millet iradesiyle değişir. Tayyip Erdoğan, artık kendisinin de yönetemediği, kibrinin önde koştuğu bir bataklık içinde. Hepimizi ondan kurtaracak, Türkiye’de bir tek yol kaldı. Millet İttifakı’nın yolu. Türkiye’deki muhalefet yapan bütün siyasetçiler, bütün siyasi partiler yukarıda birleştik. Beraber bir araya geldik. ‘Sadece beni iktidar yapın, cumhurbaşkanı, başbakan yapın’ değil; ‘birlikte Türkiye’yi kurtaralım’ diyen bir masa oluştu. Biz yukarıda birleştik, milletimiz de tabanda birleşirse; bu ilk seçimde biter. İlk seçimde biterse, ekonomi düzelmeye başlar.
Hukukun üstünlüğünün gerçekleşeceğine inanan piyasalar bir anda Türk lirasının değerini artırır. Dövizin değeri düşmeye başlar. Adaletin ve hukukun tesis edileceğine inanan dış yatırımcılar paralarını Türkiye’de değerlendirmeye başlar. Artık Türkiye’nin geleceğine güvenle bakanlar, Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmaya başlarlar. İktidara geldiğimiz ilk gün tesis edeceğimiz durum budur. Piyasalara güven vereceğiz. Bir istikrar olduğunu tüm dünyaya kanıtlayacağız. Adaletli bir hukuk sisteminin Türkiye’de uygulanacağını piyasalara göstereceğiz. O zaman işte, dövizin değeri düşecek, TL’nin değeri artacak. Deponuza koyduğunuz benzin ucuzlayacak. Her gün aldığınız ekmek ucuzlayacak. Üretim başlayacak.
Neden? Türkiye’ye güvenenler yatırımlarını Türkiye’de yapacaklar. İşsizlik azalacak. Erdoğan’ın verdiği işsizlik azalacak sözlerini 20 yılda gerçekleştirmediğini gördük. Biz ilk 6 ayda, insanlarımızın nasıl huzur içinde yaşayacağını, nasıl ekonomi bir ekonomik model sürdüreceğimizi göstereceğiz. CHP milletvekilleri, işte bunun için yarından itibaren 51 ile bütün milletvekilimizi gönderiyoruz. Her yere milletvekillerimizi gönderiyoruz. İnsanlarımızın sorunlarını dinleyecekler, halkın beklentilerini dinleyecekler.
Bizim çözüm önerilerimizi, aldığımız kararları onlara anlatacaklar. Az önce benim söylediklerimi, milletvekillerimiz mağdur olan milletimizle yüz yüze gelerek, onlara; ‘Türkiye’de daima umut vardır’ diye anlatacaklar. Onlarla kucaklaşacaklar ve buraya gelecekler. Burada Genel Kurul’da biz, kendi doğru bildiğimiz ekonomik modeli haykırarak tüm dünyaya duyuracağız.
"MÜEZZİN VE İMAM RECEP TAYYİP ERDOĞAN’I YALANLADI"
Bu çöküşün içerisinde ekonomiyle ilgili bir şey söyleyemeyen Recep Tayyip Erdoğan, dün bir grup toplantısı yaptı. Halkın ekonomisinin nasıl düzeltileceği ile ilgili tek bir şey söylemedi. İnsanlara hakaret etti. Öğrenciler, esnaf, çiftçiler, iş insanları ile ilgili bir şey söylemedi. Cari açık, hazinenin geldiği durum ile ilgili bir şey söylemedi. Sadece yalan söyledi.
Bakın Dolmabahçe’de Validesultan caminin için de şöyle seslendi insanlara: ‘Bu eşkıyalar bu teröristler bira şişeleriyle adeta caminin içini pislemişti, bunlar çürük bunlar sürtük’ dedi. Kime dedi biliyor musunuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı? Bunu milletimize söyledi. Bunu 84 milyon insana söyledi. Bunu hakkını hukukunu arayan herkese söyledi. Üstelik de bir cinsiyetçi ayrım içinde söyledi. Aslında bu yalanı 11 Haziran 2013’te söylemişti. Arkasından başka bir şey daha söylemişti. ‘Elimizde görüntüler var milletim hepsini görecek’ demişti. Aradan tam 9 yıl geçti. Elindekileri görüntüleri hala yayınlamasını bekliyoruz.
Camide içki içilmedi. Bunu biz biliyoruz. Bilen iki kişiden bahsedeceğim. Orada müezzin de tehdit edilmedi. Neden mi? Recep Tayyip Erdoğan’ın yalanına karşılık müezzin ‘ben bir din adamıyım, böyle bir tehdit ile karşı karşıya kalmadım’ dedi. Ne oldu biliyor musunuz? Allah adına korkarak, din adamı olduğu için Recep Tayyip Erdoğan’ın yalanına katılmayan müezzini Recep Tayyip Erdoğan sürdürdü. Videoyu göstereceği yere, müezzini sürdü. İmam da mahkemede verdiği bilgiler doğrultusunda, ifadelerinde; dedi ki, ‘hayır orada içki içilmedi, ben böyle bir şeye şahit olmadım’ dedi. Müezzin ve caminin imamı, Recep Tayyip Erdoğan’ı yalanladı. İmamı da sürdürecek Tayyip Erdoğan. Allah korkusu olması gerekiyor. Allah korkusu ve vicdanı olan, müezzin ve imam. Allah korkusu olmayan ve vicdanı olmayan Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat.
Onlar Allah korkusu yüzünden yalan söylemeyi reddettiler. Recep Tayyip Erdoğan yalan söylemeye devam ediyor. İşte bu iktidarın ve Recep Tayyip Erdoğan’ın iman anlayışı tam da bu, vicdanı tam da bu.
"MİLLETİNE ‘ÇÜRÜK’ DİYEN CUMHURBAŞKANININ İTİBARI SÖZ KONUSU OLAMAZ"
Ortada sürtük yok, çürük yok. Ama milletine ‘sürtük, çürük’ diyen bir cumhurbaşkanı var. Milletine ‘sürtük’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vatandaşın bir tanesi ‘sen sürtüksün’ dese başına ne gelir? O söylediği zaman bir şey olmuyor, vatandaş derse derhal gözaltı. Cezalandırıyor. Neden? Bir cumhurbaşkanının itibarı, milletin itibarıdır. Eğer cumhurbaşkanı böyle bir cumhurbaşkanıysa millet de ‘benim Cumhurbaşkanım benim itibarım’ der. Ama milletin itibarını saymayan cumhurbaşkanının itibarı söz konusu olamaz. Milletine sürtük, çürük diyen cumhurbaşkanının itibarı söz konusu olamaz.
"AKP’NİN ZEKERİYA ÖZ’Ü OLAN AKIN GÜRLEK’İN ARKASINDA DURUYOR"
Onlar kendi yandaşlarını, kendi çürük politikalarını, kendi emirlerini yerine getiren kadrolarının arkasında duruyorlar. Bir zamanlar Fetullahçı terör örgütünün bir numaralı savcısı Zekeriya Öz’ün arkasında duran Recep Tayyip Erdoğan, şimdi AKP’nin Zekeriya Öz’ü olan Akın Gürlek’in arkasında dimdik durmaya devam ediyor. Akın Gürlek kim? Canan Kaftancıoğlu, Enis Berberoğlu’nu yargılayan birisi. 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanıydı. HSK’nın atama kriterlerinde, ‘AYM kararlarına uymayan bir kişi terfi alamaz’ yazıyor. Akın Gürlek alabilir mı? Alır. Neden? Recep Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu’nun, bütün taleplerini, hukuksuz taleplerini karşılayın tek kişi. Akın Gürlek aynı zamanda Enis Berberoğlu davasında AYM kararlarına uymayan birisi. Buna rağmen Akın Gürlük önce birinci sınıf hakimliğe yükseltildi, şimdi Adalet Bakanı Yardımcısı oldu. İşte onlar, kendi insanlarına aynen böyle sahip çıkıyorlar.
"TAYYİP ERDOĞAN, BEŞLİ ÇETE İLE GELECEĞİNİ TESİS EDİYOR"
Erdoğan’ın derdi kendi insanlarına, kamusal alanda sahip çıkmak değil. Aynı zamanda müteahhitlerine de sahip çıkması gerekiyor. Çünkü onlarla iç içe. Çünkü Tayyip Erdoğan, beşli çete ile geleceğini tesis ediyor. Onların devletten alacakları da Recep Tayyip Erdoğan için çok önemli. Recep Tayyip Erdoğan, dünkü grup toplantısında; diyor ki ‘ana muhalefet’, arkasından kibirli bir tavırla’ yavru muhalefet diyor. Kendisi şu anda oylarını tüketmiş, itibarını kaybetmiş, içte ve dışta bir saygınlığı kalmamış bir partinin lideri olarak; şu anda yükselen bir siyasi partiyi sözde küçümsüyor. O kibirli haliyle. Milletini nasıl küçümsediyse milletini temsil eden siyasi partileri de küçümseyerek sesleniyor. ‘Biz gelirsek bunların geleceği müteahhitlere ödeme yapmayacağız’ demiş Kemal Kılıçdaroğlu. ‘Bu ülkede yargı var, hukuk var’ diyor. Recep Tayyip Erdoğan, işine geldiği zaman yargı var, hukuk var. İşine gelmediği zaman; ne yargı var, ne hukuk var. İşine geldiği zaman Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı duyuyorsun, işine gelmediği zaman hiç de saygı duymuyorsun. Yandaşlarının alacakları olduğu zaman mı aklına hukuk geldi? ‘Onlar alacaklarını kuruşuna kadar alacaklar’ diyor. Niye bu kadar tereddüt ediyorsun? Çünkü sen gideceğini biliyorsun, arkadan ayar veriyorsun. ‘Benim beşli çetem, hazine garantileri verip devlet desteğiyle dolar üzerinden ihaleler verdiğim, birlikte gelecek hayalleri kurduğum; alacaklarını verin, çünkü bu ülkede hukuk var’ diyor. Hukuk olsaydı o ‘beşli çeten’ limanları hukuksuz bir şekilde alsın diye yasa çıkardığın ‘beşli çeten’; normalde ihalelere girip de kamu yararı gözetilerek ihale almaları gerekiyordu. Sen onların arkasından hukuksuz bir şekilde durdun. Şimdi aklına hukuk geldi. Kemal Kılıçdaroğlu, ‘ben halkımdan ve milletimden çalanların paralarını geri alacağım’ dediği zaman hukuka sarılıyorsun. TBMM’den sana sesleniyorum. Gelecekteki Türkiye’de, Türkiye’nin kaynaklarını hukuksuz bir şekilde el koyanlar, kendi çıkarları doğrultusunda kullananların da söke söke milletin her kuruşunu alacağız. Milletin hizmetine sunacağız. O müteahhitlerden de hukuksuzluk yaparak ihale alanlardan da hazine garantisine sırtını dayayıp da milletin milyarlarca dolarını götürenlerden de vakıflar kurarak kaçırdığınız milyar dolarların da hepsinin tek tek peşine düşeceğiz. Türkiye için umut, gelecek var."
“ŞU KADARCIK SAMİMİYET VARSA CEVAP VERİR”
Özkoç, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü grup toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na “Aday olmaya yüreğin yetiyor mu” sorusunu yöneltmesinin anımsatılması üzerine Özkoç, “Her zaman çok net söyledik. Kemal Kılıçdaroğlu da çok önemli iki şey söyledi. Recep Tayyip Erdoğan sen aday mısın? ‘Seçimleri iki ay sonra yapıyorum, adayım’ de. Ben de sana Millet İttifakı’nın adayı kim, hemen o gün söyleyeceğim. ‘Sorduğum soruları grupta seni alkışlayan şakşakçıların huzurunda değil, senin istediğin televizyonda karşı karşıya gelelim cevabını vereyim’ dedi. Erdoğan’da şu kadarcık samimiyet varsa buna cevap verir. Korkmadan, çekinmeden Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkar. Ne soracaksa sorar. Millet de onun ne kadar samimi olup olmadığını görür” yanıtı verdi.